Ömer Elçi
11 Aralık 2012
“Tüküreyim senin sevgine, tüküreyim senin pişmanım demene, tüküreyim senin timsah gözyaşlarına, tüküreyim senin insan görünümüne” diyenler toplumda çoğalıyor…
“Fiziksel olarak biraz daha dirençsiz kadına şiddet uygulamayı, kadını kendi malı görmeyi, kadını köle görmeyi, kadını cinselliğini gideren varlık görmeyi insanlık sanan düşünceye tüküreyim” diyenlere rağmen çoğalıyor kadına baskı, çoğalıyor kadın cinayetleri…
Mahlûkatlar kendilerine göre bir şeyleri zırvalarken, mahlûkat hukukun belirlediği süre hapis yatıp yaşamını sürdürmeye devam ediyor ama yaşamı erkeğin mahlukatlığı yüzünden etkilenen kadın nice sıkıntılarda veya toprak altında ebediyen…
Kadınlar; çaresizliğin çaresizliğiyle çığlıklar labirentlerinde…
Erkekler; Çok seviyordum, aşkıma karşılık vermedi; terk etti; ihanet etti zırvalıklarında…
“Ya benim olursun ya da kara toprağın” diye zırvalayanlara analar, babalar, toplumun diğer bireyleri; medya ve hepsinden önemlisi hukuk tepkisini daha etkin göstermiyorsa olumsuzluklar artar da artar…
Dizilerin çoğunluğunda kadın dövülüyorsa, sürükleniyorsa,tacize uğruyorsa kurşunlanıyorsa doğalmışçasına herifçikler yaşamın doğalı görür kadına yapılanları…
Vur, sür, aşağıla, tecavüz et, hırpala, yarala, öldür sonra da çok seviyordum deme mahlûkatlığını göster…
İstanbul’da 13 yaşındaki kızın kendisini istememesini hazmedemeyeni iki ağabeyini, çocukluktan genç kızlığa yürüyen kızı öldürdükten sonra kendini öldürüyor…
Tacizlerinden bunalıp Van’dan, Konya’ya gelen öğretmenin peşinden gidip “çok seviyordum” diye zırvalayanı öldürüyor…
Urfa İpekyol gazetesinin haberine göre bir devlet kurumunda kalan 13 yaşındaki kız çocuğa 3 mahlukça yapılanlar pisliklilikten pisliklilik…
Sevgiden öldürmeyi doğal görenler çoğalıyor, çoğalış da hukukun caydırırsızlığı etken midir?
Hukukçulardan bazılarının alenice öldürmelere idam cezasının olması gerektiğini savunur duruma gelmesi düşünülmemeli midir?
Has dedikten sonra nokta, virgülle parantez açıp kapatanlar haksızlar mı?
Birilerinin yaşamı yok ediliyor, sonra birileri çıkıp bilerek, tasarlayarak yok edenler için” insan haklarına aykırıdır” vs ile hak ve hukuktan bahsediyor. Peki, öldürülenin hakları?
Çok seviyordum, pişmanım diyen müsveddeler…
Urfa tabiriyle behey hıttı behey hiyar, behey encur,behey tırro, behey ulbe sevmek vurmak değildir…
Arkadaşlığı, dostluğu aşkla karıştıranlar; aşkı ilmekleştiremeyeler, aşkın saygıyla taçlandırılamadığında sonlanabileceğini idrak edemeyenler çoğaldıkça acılar da çoğalıyor…
Çok seven sevdiğini daha çok korur, sevdiğinin yaşama hep mutlulukla gülümsemesini diler; sevdiğinin huzursuzluk yaşamasını istemez, seven ayrılığa katlanır, seven kendini bilir…
Sevmekle sevmek farkını ayırt edemeyenler yaşamı öylesine yaşarlar…
Sevgi; düşünmektir, fedakârlıktır,inanmaktır, paylaşmaktır, yaşamaktır, yaşatmaktır, özlemektir, unutmamaktır,sesini duyabilmektir,yanmaktır,yakmamaktır, gülümsemektir,saygıdır; sevgi süreçte tanıyabilmektir, sevgi sonsuz yürüyüşü adımlayabilmektir, sevgi sözel değildir hele ki sevgi bencileşmemektir;sevgi sevdiğinin yaşama hep mutlukla gülümsemesini canı gönülden istemektir…
Erkeği olsun kadını olsun sevgiyi sakız edenlere, “ya benimsin ya kara toprağın “ diyenlere; “çok seviyordum pişmanım” diyenlere bazen bazı Urfa tabirlerini kullanmak zorunda kalıyorum…