Konuk Yazar
28 Nisan 2017
Hülya TURGUT
şikayetçidir. Yine bir çoğu da kişisel hak ve özgürlüklerinin başka insanlar
tarafından hiçe sayılmasından muzdariptir. Başkaları tarafından haklarının gasp
edilmesinden rahatsızlık duyanların sayısı da hiç de az değildir. Peki, kimdir
bu başkalarının hakkını hiç düşünmeden gasp eden kişiler, empati kurmaktan
yoksun bir şekilde başkalarının özgürlüklerini kısıtlayan ve dünyayı sadece
kendi hak ve özgürlüklerinden ibaret sayıp diğer tüm insanları hiçe sayan? Kim
ya da kimlerdir bu kişiler? Uzaydan mı geldiler yoksa? İnsan değiller mi yoksa?
Tabi canım aksi halde normal sağlıklı bir insanın kendisinden başka insanların
olduğunu da bilerek ve onların haklarına da saygı duyarak yaşaması gerekir
değil mi?
Evet, evet kesinlikle bunlar uzaydan geldiler.
Ancak ne yazık ki bu kişiler uzaydan filan gelmediler. Onlar
aramızdalar, hatta her yerdeler. İçimizdeler hatta çoğu zaman yanı
başımızdalar. Belki üst katımızda belki de yan dairemizde bile ikamet ediyor olabilirler.
Belki de evimizin sokağındalar egzozu patlamış arabalarında ya da
motosikletlerinde. O derece yakınlar ne yazık ki.
Peki, kim bunlar?
Bunlar; zamanında dünyanın tek insan yavrusuymuş gibi
yetiştirilen bireyler. Ve de onların yetiştirmekte olduğu “dünyadaki tek
insan yavrusu” olan çocukları.
Yani kendinden başkasını düşünmeyen, kendi rahatı için tüm
dünyayı rahatsız etmekten ve hatta taciz etmekten hiç çekinmeyen kişiler
bizleriz ve bizlerin şımartarak yetiştirdiği çocuklarımız.
Zannediyoruz ki çocuğumuzu cam fanusta, hiç kimsenin
dokunmasına hatta kendimizin dahi dokunmasına izin vermeden büyütürsek onlara
iyilik yapmış oluruz. Aslında bu şekilde davranarak onlara en büyük kötülüğü
bizler yapıyoruz. İyi bir toplum ancak iyi bireylerden oluşur. Bireyleri de
bizler yetiştiririz. Toplumdan ve diğer insanların saygısızlığından kurtulmak
istiyorsak buna kendi çocuklarımızı iyi yetiştirmeyle başlamak zorundayız. İyi
yetiştirmek ona her istediğini vermekle ya da anne ve babasına hakaret etmesine
izin vermekle, 5-6 yaşında çocuğun 30-40 yaşındaki ebeveynlerini parmağında
oynatma izni vermekle asla olmaz. Bu şekilde yetişen çocuklar akademik başarı
gösterse de insani yönleri zayıf kalır. Çocuklara akademik eğitimden önce iyi
insan olmaları öğretilmelidir. İyi insanlık için de çocuklara başkalarına
empati gösterebilmeleri ve acıma duygularının yani vicdanlarının geliştirilmesi
öğretilmelidir.
Bu eğitimler sanıldığı kadar zor değil aslında yeter ki
çeşitli bahanelerin arkasına saklanmayalım. Çocuğuna vicdan ve empatiyi
öğretmek istemeyen ebeveynler sınır koymak istemezler. En büyük gerekçe de
kıyamıyoruz ya da bizim çocukta dikkat eksikliği var. Hayır, efendim senin
çocuğunda dikkat eksikliği ya da hiperaktivite bozukluğu yok, senin çocuğun
düpedüz şımarık, iyi yetiştiremediğin için şımarık ve kendinden başkasını
düşünebilme kapasitesi yok demek gerekiyor bazı ebeveynlere. Çünkü siz tüm
hayatınızı, işinizi bile çocuğunuza göre ayarladınız ve tüm aile içinde sadece
onun istekleri önemliydi. Bu şekilde büyüyen bir çocuğun yetişkinlik döneminde
de empati kurabilmesi, başkalarını rahatsız edip etmediğini önemsemesini de
bekleyemeyiz.
Çocuklarımızı yetiştirirken yeryüzünde ondan başka
canlıların hatta insanların da olduğunu ve sırf kendi rahatı için başka
insanları rahatsız etmesinin doğru olmadığını öğretmekte fayda var.
Unutmayalım ki; hiç kimse sınırsız özgürlüğe sahip
değildir… Bir bireyin özgürlüğünün başladığı yerde diğer bireyin özgürlüğü
biter…
Empati ve vicdan… En temel iki insani öğemiz. Öğrenelim ve
öğretelim… Çünkü dünyaya barış ancak bu şekilde yayılır…
Sağlık, huzur ve barışla…