Mehmet Göncü
9 Ocak 2008
Gerek semavi dinlerde gerekse beşeri inançlarda, sosyal bir varlık olan, insan topluluklarının yaşanan çağa uygun olarak inançları gereği koydukları veya düzenledikleri birçok insani ve ahlaki değerler vardır. Bu kaidelere uyanlara ödül olarak cennet vaad edilmiş aksine ise ceza olarak cehennem tehdidi getirilmiştir.
Bu durumda; Yani yaşarken yapılan iyi ve kötü olayların karşılıkları olan ödül ve cezanın bir bölümü de öldükten sonra görülecek demektir.
Bu husus, kişilerin, düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğü ile ilgilidir. Ve bireyleri bağlar. Bu nedenle, kişilerin özgür düşüncelerine ve vicdan hürriyetlerine saygı göstermek Uygar insan olmanın bir gereğidir.
Benim bugünkü yazımda anlatmak istediğim husus ise halen yaşadığımız dünyada görünen cennet ve cehennem manzaralarıdır.
Bir yanda dünya nüfusunun yedide bir oranındaki azınlığının cennet manzaraları, öte yandan yoksulluğun, açlığın, susuzluğun, hastalığın ve ızdırab’ın hüküm sürdüğü çoğunluğun cehennem yaşamı.
Bu yılbaşı, yine bazı televizyonlarda eğlence adı altında gösterime sunulan israf ve gösteriş manzaraları karşısında, gerçekten büyük bir ızdırap ve utanç duydum. Aklım ve vicdanım dünyanın bir çok bölgesinde devam eden savaşlara ve günümüz insanının büyük çoğunluğunun çektiği ızdıraba, yoksulluğa ve çok boyutlu sömürülmesine rağmen sesini ve haklılığını yeterince duyuramamasına ve annesinin kucağında açlıktan kaburgaları çıkmış ve yüzündeki sineği dahi silemeyecek kadar halsiz kalmış Afrikalı çocuğun akan gözyaşlarına takılıp kaldı kaldı.
ışte bu nedenlerle bana göre cennet ve cehennem bu dünyada da yaşanıyor.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…