Konuk Yazar
1 Kasım 2016
İlker Aktükün
futbolunda hakemlik hep bir sorun oldu. Hayatın hiçbir alanında alt yapıya,
eğitime ve liyakate önem vermeyenlerin, futbolcu ve hakem yetiştirmekte farklı
davranacağını beklemek safdillik olur.
Türkiye
futbol liglerinin uzun zaman hakem ihtiyacını karşılayan en önemli kurum
silahlı kuvvetler oldu. Gündelik yaşantılarında subay ya da astsubay olarak
görev yapan asker hakemler, hafta sonları hakem formalarını giyip statların
yolunu tutuyorlardı. 2000’li yılların başında futbolun büyük bir endüstriye
dönmesi, futbolda dönen paranın hacminin devasa boyutlara çıkması bu
gelişmelere paralel olarak şaibe ve şike iddialarının artmasıyla genelkurmay
harekete geçti. 2002-2003 sezonundan itibaren asker kökenli hakemler liglerden
çekildi. (Bugün gelinen nokta da o çekilmede “Cemaatin” etkisi var mıydı? Bir
soru olarak ortada duruyor.)
Doğan
büyük boşluk, planlı programlı alt yapı çalışmalarıyla mı kapatıldı?
Hayır,
her alanda olduğu kısa süreli kurslarla alt liglere hakem yetiştirilirken,
federasyon içinde yer tutmuş kimi eski hakemlerin ailelerinin yeni kuşak
fertleri ya da sırtını sağlam siyasal tepelere bağlayanlar üst liglere
yerleştirildi. Futbola büyük önem veren “Cemaatin” de özellikle 2000’li
yılların ortalarından itibaren hakem yükseltmelerinde etkin olduğu, futbol
dünyasında herkesin bildiği bir sır olarak hâlâ kulaktan kulağa fısıldanıyor.
15
Temmuz sonrasında birçok mağduriyet yaratma pahasına bütün kurumlarda
başlatılan “Cemaat” kadrolarının temizlenme operasyonu Futbol Federasyonunda da
yapıldı. İlk iş istifası istenen Merkez Hakem Komitesi değiştirildi.
Peki,
eski MHK üyeleri için bir soruşturma ya da dava açıldı mı? Hayır.
Sonra,
meşhur KHK’lerin yayımlanmasıyla, TFF’den 5 kişinin ihraç edildiğini öğrendik.
2 klasman temsilcisi, 1 gözlemci, 2’de bölgesel hakem.
3
Temmuz sürecinden beri futbol alanında nasıl söz sahibi olmaya çalıştığını
bildiğimiz “Cemaat” meğer TFF’ye sadece 5 alt düzey kadro sokabilmiş. Yani
orduda generalliğe yükselen kadrolar, TFF’de sadece bölge hakemi olabilmiş.
Gençlerin moda deyişiyle yersen diyelim, geçelim.
Artık
hangi aktörün etkisiyle bilinmez ama özellikle son iki sezondur, “Hakem de hata
yapar”, “Hakemlerimiz formsuz” klişelerinin altı tamamen boşaldı. Bu hafta Eski
Hakem Mustafa Çulcu köşesinde isyan ederek soruyordu, “UEFA ile ülkede yapılan
hakemlik farklı mı”?
Gözü
taraftarı olduğu renkler tarafından kör olmamış gerçek futbolseverler,
özellikle iki sezondur, Demirören yönetimi altında rekabetçi bir futbol ligi
değil, adeta bir sirk gösterisi izlendiğinin farkındalar.
“Eyyam”
kelimesinin anlamını aşan, ligleri ve lig sıralamalarını belirleyen, dizayn
eden hakem kararlarıyla karşı karşıyayız ve bunların düzeleceğine dair bir umut
da yok. Göztepe-Eskişehir maçında olduğu gibi bıçak kemiğe dayandığında bir
takım sahadan çekilebiliyor ama sistem bu örnekler tekil kaldığı sürece, haklı
tepkileri bile misliyle cezalandırıp aykırı davrananı hizaya getirmek üzerine
kurulu. TFF’si, sözde gazetecilik sıfatıyla “tetikçilik” yapan medyası,
menajeri, çoğu yöneticisi kurulan bu “yeni” düzenin sürmesi için, bileşik
kaplar gibi mücadele ediyorlar ve her geçen gün futbolu daha da batırıyorlar.
Gerçek
haber alma kanalları kapatıldığından beri “gazeteci” kisvesi altında
manipülasyon yapan tetikçilerin at koşturduğu medya alanında “Artık bu kadarı
da olmaz” dediğimiz görüntüyü, hafta sonu, aslında beklenen unsur, Rasim Ozan
denilen şahsiyet verdi.
Aziz
Yıldırım’ın sert bir üslupla,“çekiyorlar viskiyi” insanları karalıyorlar
cümlesinin de geçtiği medya eleştirisini, “haklı” olarak üzerine alan Rasim
Ozan canlı yayına elinde MİT antetli bir dosya ile çıkıp, 2017’de Aziz Yıldırım
“FETÖ”den tutuklanacak diye yumurtladı.
Sorun
burada, Mehmet Baransu ile birlikte, 3 Temmuz sürecinde spor medyasına monte
edilen bu unsurun saçmalamaları, hezeyanları değil.
O
MİT antetli dosya sahte ise neden hâlâ “Sen ne yapıyorsun meczup?” denmedi.
Ha,
o MİT antetli dosya doğru ise esas pespayelik o zaman başlıyor.
Bu
satırların yazıldığı zamana kadar hâlâ bir açıklama yoktu. Bekliyoruz.
Neyse
boş verin.
Elinizde,
Yıldırım Demirören’in yönettiği bir federasyon, Türkiye Futbol Direktörü
unvanlı “İmparator” Fatih Terim’in dizayn ettiği futbol, Cüneyt Çakır’ın en iyi
hakem, Rasim Ozan’ın futbol yorumcusu olduğu bir sistem varsa, hele 5 adet alt
seviye “Cemaatçi”de temizlendiyse 2-3 sene içinde, futbolda, dünya çapında
zirveye çıkarsınız. Nerenizle hayal ettiğinize bağlı.
Yerseniz…