Nejat Karagöz
29 Nisan 2017
Tam da Türkiye’ye yakışır bir tarz ve biçimde gelişen olaylar ardından yığınla sorun, soru ve itiraz bırakarak geçip gitti…
Referandumdan geriye kalan tek ve en önemli şey, mühürsüz oylar ve bunların geçerli sayılmasına ilişkin karar ve ardından başlayan gerginlikler!
Ana Muhalefet partisi CHP, itirazları Türk hukuk sisteminde(!) makes bulmayınca çareyi Türkiye dışarısında, evrensel ahlak ve hukuk normlarının işlediği platformlara taşımıştır. Buralardan ne yönde karar çıkar yahut çıkar mı, çıkmaz mı bilinmez ama bilinen tek ve en önemli şeyin bu sonuçların saygı ile karşılanmayacak kadar değersiz ve şaibeli olduğudur.
Bu şaibeli referandumun ağırlık merkezinde bulunan YSK’nın, bu referandum sürecinde verdiği hüküm ve kararlarından anlıyoruz ki bundan sonra alacağı karaların da ciddiyetsiz ve belli sebeplerden dolayı malul olacağı için anlamsız olacaktır.
Gelelim esas konumuza;
Bu referandumun sonuçları bir şekilde korunur da hayata geçerse ne olacak?
Bir kısmımız anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerini düşünür, kafa yorarken; demokrasimizin asıl ölümcül darbeyi, anayasanın değiştirilebilir, değiştirilmesi teklif de edilir ve gereken yapılır (…) maddelerinden aldığını görünce uyandı. Bir kısmımız ise hala umut ve beklenti içerisinde, feraset ve hoşgörü pazarlama merakında…
Oysa gerçekten feraset sahiplerinin bildiği ve anladığı üzere Türkiye bu zorlu, taşlı -dikenli yolda ilerlemeye çalışırken, kendisinin bir vilayeti büyüklüğündeki ülkelere bırakın yetişmeyi, bunu hayal bile edemeyecek.
Nasıl yetişsin ki:
Soğan, sarımsak, havuç, marul, et, kuru fasulye, buğday, mercimek, nohut, isot ve hatta saman ithal eden bir tarım ülkesinin vatandaşları olarak, modern dünya ile arasında nasıl bir uçurumun oluştuğunu görmesi çok uzun da sürmeyecek ve anlaması gerekeni de herhalde anlayacaktır.
Eğitim sisteminin, sağlık sisteminin, hukuk sisteminin, yaşam kalitesinin kara Afrika’nın bile gerisine düştüğü bir ülkenin bütün bunları hiç dert etmeyen insanları için, ezilmişliği, dışlanmışlığı, dahası güdülebilir olmayı içselleştirmekten başka çıkış yolu da bulunamaz!
Peki, bundan sonrası tufan mı?
Bilinmez, bilinemez ama böyle de yaşayabilenler için belki de ideali budur.
Böyle yaşayamayanlar için ise hayat biraz daha zor olacak; siz, buna tufan dilebilirsiniz…