Mehmet Göncü
21 Eylül 2006
Bu Dünyaya gelmek gibi, bu Dünya’dan gitmekte normal bir hadise ve kaçınılmaz bir gerçektir. ışte bu durumu bilen akıllı insanlar, üreterek helâl kazançları ile yaşamlarını şekillendirirler ve artan kazanımlarını ise üretemeyen alil, aciz ve muhtaçlara dağıtırlar. Hemen hemen bütün semavi ve beşeri dinler yardımlaşmayı, dayanışmayı tavsiye ve telkin etmişlerdir. ıslam dini ise, yardım ve dayanışmayı belli koşulları taşıyanlara dini görev olarak zorunlu kılmıştır. Bunlar fitre, zekat, kurban gibi güzel ve faideli emir ve kurallardır. Kaldı ki; Düşündüğünü düşünebilen insan denilen bu güzel canlı, ahlaki değerler nedeni ile de bütün canlı, cansız tüm varlıklarla dayanışma ve yardımlaşma içinde olmak zorundadır. Ancak; Geçici ve emanet bir yaşamı, ebedi bir hayatmış gibi algılayan bana göre pekte akıllı olmayan bazı kimseler, her türlü hileli ve gayrı meşru yolları deneyerek, haram servetlerine servet katmakta, sanki ölürken bütün herşeylerini götüreceklermiş gibi davranmaktadırlar. Halbuki, neticede bu tür davranışların failleri mutlaka maddi ve manevi cezaya da düçar olacaklardır. Yazımın konu başlığına dönersek; işte yukarıda bahsettiğim gözü doymaz haramzadelerden birinin aksine, çok iyi kalpli ve dürüst bir babası varmış. Oğluna yaptığı nasihatları fayda etmeyince bir vasiyette bulunmuş ve vasiyetinde şöyle söylemiş; “Ben ölünce beni yıkayın, ancak kefenlemeden önce de ayağıma bir tek çorap giydirin ve öylece gömmün” demiş. Aradan bir müddet geçtikten sonra yaşlı adamın günü saati gelmiş ve şahıs vefat etmiş. Çoluk çocuk bir müddet ağlayıp feryat ettikten sonra ilgili hocayı çağırmışlar cenazeyi yıkayıp kefenlemişler. Tam tabuta koyup mezarlığa götürecekleri sırada, vasiyetin muhatabı paragöz oğul imama seslenmiş, “Yaho durun! babamın bir vasiyeti var, gömmeden önce ayağına bir tek çorap giydireceğiz” der. Orada bulunanlar başta imam olmak üzere bu hususa itiraz ederler. “Olmaz, mevta kabire dinimize göre Dünya malından hiçbir şey götüremez. Onun için bir tek çorap dahi ayağına giydiremezsiniz” der. Münakaşa uzar ve o gece ölüyü gömmezler. O akşam oğlan rüyasında babasını görür. Babası ona “Ey aptal oğlum, bak ben helal kazancım olan bir tek çorabı dahi kabire götüremiyorum. Aklını başına al, buna göre davran. Bu dünyaya çıplak gelinir ve çıplakta gidilir” der. Hikaye’ye göre; oğlu bu rüyadan sonra dürüst ve mert bir kimse olmuştur. Ya bizim haramzadeler, bu kıssayı okuyupta bir ibret alırlar mı acaba? Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.