Bülent Okutan
19 Şubat 2007
Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimlere az bir süre kala sıkça sorgulanır olduk. Gazeteciyiz ya. En iyi biz biliriz. Sanki münecimbaşıyız! Cumhurbaşkanı kim olur, Genel seçimlerden nasıl bir sonuç alınır? ıyi bir gazeteci bana göre seçimlere kısa ama çok kısa bir süre kala isabetli tahminlerde bulunabilir. Çünkü artık nabızlar yüksek atmaya başlamıştır. Erken konuşmanın ise anlamı yoktur. Çünkü yanılabilir ve yanıltabilirsiniz. Cumhurbaşkanlığı olayını bir seçim olarak görmediğimden yorumlamak istiyorum. Çünkü makam siyasi değil. Ama öncelikle emin olduğum bir şey varsa o da Erdoğan’ın köşke çıkmayacağı. Ve çıkacak kişinin şimdiden belli olduğu ve bunun siyasilerin gereksiz gündem oluşturan kavgalarından çok uzak biri olduğu yönünde tahminlerim var. Aynı tercihi Sezer’in seçimi sırasında da yaşamıştık. Sayın Ahmet Necdet Sezer gibi bir cevher bir anda karşımıza çıkmış ve biz şaşırmıştık. Kimdi, neyin nesiydi, o makamı doldurabilirmiydi gibisinden sorular bir anda zihnimizi kurcalamaya başlamıştı. Ama görev süresi boyunca gördük ki o makama ancak bu kadar güzel bir tercih yapılabilirdi. Hala söylerim. Sayın Sezer şimdi siyasete atılıp bir parti kursa tek başına iktidardır diye. Çünkü Türkiye halkı onda özlediği mütevaziliği, dürüstlüğü, ciddiyeti, örnek aile yaşamını ve bir anda o makamın tüm gereklerini yerine getirme kapasitesini gördü. Kırmızı ışıkta makam aracı ile duran, hafta sonları eşi ile marketten alışveriş yapan bir güzel insan. Yetmiş milyonuz. Ve orada koca bir Ankara var. O Ankara’da da nice Ahmet Necdet Sezer’ler. Bürokrasiyi ve devlet kademelerinin yönetimsel içeriğini bilen bir dostuma göre Erdoğan çıkabilirmiş. Bunu tartıştık geçtiğimiz gün. Ben ona Başbakanın sert mizacını, ağır basan ideolojik yanının buna engel olabileceğini ve parti tabanının buna karşı olduğunu hatırlattığımda bana yanıtı şu oldu ; “Orası öyle bir makamdır ki. Bir çok şeyden taviz vermek zorunda kalır. O tavizi de verir ve siyasi gücü ile köşke çıkar. Sonrasında ise bambaşka bir Erdoğan olarak Türkiye’nin vitrininde durur” Sanmıyorum dedim. Hala da sanmıyorum. Yedi yıllık görev süresi boyunca Sayın Sezer bir defa sert çıkışta bulundu. Rahmetli Ecevit’in önüne anayasa kitabını attı, ekonomi ise takla attı. Can çıkar huy çıkmaz misali, Erdoğan bu günkü tavır ve çıkışları ile köşkte oturacak olursa bırakın taklayı, ekonomide perende atılır ardı ardına. Bu da bu ülkeyi kollayan, sevenlerin, idamesini sağlayanların pek hoşuna gitmez gibi geliyor bana. Artı Erdoğan’sız genel seçimlere girecek bir AKP en az yüzde 6-7 oranında eksik oy alır bana göre. Zaten bunu bilen partililerde Genel Başkanlarının köşke çıkmasına sıcak bakmıyorlar. Peki kim mi olur. Bilmem. Sezer’i kim tahmin edip söyleyebilmişti ki o günlerde. Ben kalkıp bu gün tahminimi söyleyebileyim. Gelelim Genel seçimlere. Öncelikle barajı aşacak partiler önemli. Bana göre barajı AKP, CHP, MHP aşar. ANAP ile DYP’nin seçimlere yakın, barajı aşamama, yada yüzde birlik dilimlerle kaybetme ihtimali olduğu görüşündeyim. Artı burada bir de parantez açıp (DSP’ de bu ikiliye eklenebilir diye düşünüyorum). Bu üç partiden ikisinin seçimlere birleşerek girme ihtimalide oluşabilir. Ve bu yüzeysel tahminimi fazla yanılmama, sizleri de yanıltmama konusunda, şimdilik açmamayı tercih ediyorum. Ama o atmosfere girince, ısınan havada daha isabetli tahminlerde bulunup, bunu sizlerle paylaşma sözünü veriyorum.