İbrahim Halil Okuyan
2 Şubat 2016
İsraftan kaçınmak
insanlıktır…
“Ben beş yaşında
idim. Babaannem rahmetli pirinç ayıklıyordu.
Bir tane yere
düştü. Babaannem eğildi aramaya başladı. Sağa bakıyor sola bakıyor bulmaya
çalışıyor….
Çocukluk işte
‘Aman Babaanne’
dedim.
‘Bir Pirinç Tanesi
için bu kadar caba harcamaya yorulmaya değer mi?’
Rahmetli ilk defa
sertleşti bana karşı öfkeyle doğruldu.
‘Sen oturduğun
yerden ahkâm kesiyorsun ‘ dedi. ‘Hiç Pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne
kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanın göz nuru alın teri
emeği çilesi var biliyor musun?’
Utancımdan
kıpkırmızı olmuştum.
Aradan yıllar
geçti.
Hukuk Fakültesinde
öğrenciyim.
Alain’in
proposlarını (günlük yazılarını) okuyorum.
Birden irkildim.
Babaannemi
hatırladım. Alain bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, Bütün
uygarlığa karşı ihanet etmiş olur diyordu.
İlave ediyordu.
Bir iğnenin
üretiminde binlerce insanın alın teri göz nuru el emeği vardır diyordu.
On dokuz yıl
evveldi. Stockholm’e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi.
Sabahleyin traş
olmak için lavaboya gittiğimde aynanın yanında ilginç bir not gördüm.
Lütfen diyordu
traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın.
Yanda bir kutu var
oraya bırakın.
Bir tek jiletle
dahi olsa İsveç çelik sanayisine yardımcı olun.
Doğrusu hayretler
içinde kaldım.
Çocukluğumdan beri
çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde ‘İsveç
çeliğinden yapılmıştır’ diye yazardı.
İşte o ülke
kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor ona sahip
çıkıyor gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.
İsviçre’de zaman
zaman belli periyotlarda radyolar televizyonlar bir haberi duyurur.
Şu tarihte su
saatte adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız
ilgilenmediğiniz kullanmadığınız Ne kadar kitap dergi gazete varsa Kâğıt
ambalaj kutu varsa Velev kibir ilaç prospektüsü dahi olsa kapının önüne koyun.
İsviçre’nin kalkınmasına yardımcı olun.
Fazla ağaç
ziyanına engel olun.
Japonlar son
derece sade basit yalın mütevazı yaşayan insanlardır.
Evlerini mobilya
ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş Hayatın manasını
anlayamamış zavallı kimselerdir.
Böyleleri ile
zavallı evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler. Bir insanın gösteriş
için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.
Vaktiyle Japon
ekonomisi bir darboğazdan geçiyor.
İç borçlar dış
borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar.
Kürsüye çıkar.
Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve Şu andan itibaren der;
Tanrı şahidim olsun ki; Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar
ödenmeden ,
Pirinçten başka
bir şey yemeyeceğim.
Şu üstümdeki
elbiseden başka elbise giymeyeceğim.
Dediklerini yapar
en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır.
Japonya bütün
borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini tek istisna olmadan
kapsadığını söylemeye gerek yok.
Geçenlerde Japon
imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbi ne kadar sade ne kadar mütevazı ne kadar
gösterişten uzak.
Gerekmediği halde
elektriği yakmakla Suyu kapamadan boş yere akıtmakta Gece çamurlu
ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla Yemek yediğimiz kapları yıkamadan
bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?
Hayat çok ince
Akıl Almaz İncelikte İpliklerle Örülmüştür.
Her şey o kadar
birbirine bağlıdır ki;
İlkokul okuma
kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım.
Bir mıh bir nalı
kurtarır.
Bir nal bir atı,
bir at bir komutanı,
bir komutan bir
orduyu,
bir ordu bir ülkeyi
kurtarır diyordu. . .
Maddi durumumuz ne
olursa olsun ister zengin olalım ister fakir hepimiz çok dikkatli olmak
zorundayız.
Bunda; Parayı da,
Maddiyatı da aşan büyük bir EDEP VE İNCELİK vardır…”
*Alıntıdır.
Babaannemin;
“Tabağında bir
pirinç tanesi kalırsa, Öbür dünyada yakana yapışırlar” sözü hala kulağımda.
İki dünya savaşı
yaşamış insanlardı onlar.
Açlık olunca
paranın para etmediği yıllardı o günler.
Mekânları Cennet
Bahçesi Olsun O büyük insanların.
Saygılarımla.
İbrahim Halil
Okuyan
İnşaat Yüksek
Mühendisi
2.Şubat.2016
Şanlıurfa