Bülent Okutan
22 Aralık 2006
Beş gündür bu köşede ana hatları ile Ahmet Fakıbaba ve şanlıurfa Belediyesi’nin icraatlarını ele almaya çalıştık. Bunu yaparken bir ara eksileri de dile getirdik. Ama sizlerinde okuduğu, gördüğü ve yaşadığı gibi artıların çokluğu inkar edilemez. Fakıbaba’nın eksilerini de aslında bir noksanlık olarak görmemek lazım. Çünkü alt yapısı ve üst yapısı ile kangren olmuş bir kente bazı hizmetler yapılırken çaresiz kalınması normal bir şey. Yada icraatta beklenen sonucu alamamak. Çünkü bazıları bazı şeyleri geçmişte öyle bir kördüğüme çevirmiş ki değil Fakıbaba, Büyük ıskender mezarından kalkıp gelip şu meşhur kılıcı ile bile bunları çözemezdi diye düşünüyorum. Hem artık burada şu deyimi de kullanırsak yerine oturur gibi geliyor bana. “Eeee ne kadar olsa, bu kadar kusur Kadı kızında da olurdu ” değil mi ya? Bir şeyin farkına vardınız mı bu süreç içinde bilmiyorum. Bizlere de bir şevk geldi. Mesela ben yolda sigaram bittiğinde izmaritimi atmak için en azından bir çöp kutusu arar hale geldim. Belediye temizlik işçilerinin, yoğun trafikte sağlarından sollarından geçen araçlara rağmen, hayatlarını tehlikeye atma pahasına bir küçücük kağıdın peşinde koştuğunu gördükten sonra. Bir çok kuruluşumuz, işyerimiz, esnafımız da şehirde ki güzel gelişmeleri gördükten sonra kendilerine bir çeki düzen vermeye başladılar. ışyerlerine özen gösterip, estetik katmaya kalkıştılar. Bu şehrin güzel insanları Belediyenin oluşturduğu mekanları hiç boş bırakmadılar, eskiye nazaran daha da bir doldurdular. Yani bir şeyler ateşlendi. Eh ne kadar olsa artık bir şehirde yaşamaya başladığımızı fark etmeye başlamıştık, şehirli gibi düşünüp öyle hareket etmek zorundaydık. Bunu da çok güzel yerine getireceğimize hiç kuşkum yok. O zaman izin verirseniz, eskinin hasta şehrinin insanları adına son sözü bir çoğunuzun yerine söyleyip bu diziye noktayı koyayım ; “Teşekkürler Fakıbaba, Teşekkürler DOKTOR”