Mehmet Göncü
28 Nisan 2015
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi Kral Midas, Frigya Kralı Eusebios’un tarihine
göre, İsa’dan önce 738’de tahta çıktı. Sürekli zenginlik istedi. Kral olmanın
imkânlarını yeterli bulmayıp, daha çok zengin olmayı amaçladı.
Bir
tutku haline gelen bu ihtirasını efsaneye göre, mitolojik tanrılardan
Dionysos’a bildirdi. Çok yalvardı. Dileği kabul olunca; mitolojik tanrı
Dionysos Midas’a her dokunduğunu altına çevirme gücü verdi.
Midas
bu gücüne, deniz sahilinde kavuştuğunun farkına vardı. Eline aldığı kum ve
çakıl taşlarının altına dönüştüğünü gördü ve çok sevindi. Arabasına bindi,
arabasının altına dönüştüğünü fark etti. Sarayına vardığında; dünyanın en
zengin adamı olduğunu ilan etti.
Günün
yorgunluğunu atmak için koltuğuna oturan Midas; bir bardak soğuk şerbet içmek
istediğinde, eline aldığı şerbetin kabıyla birlikte altın olduğunu gördü.
Telaşlandı. Susuzluğunu gidermek için elinin dokunduğu tüm meyveler altına
dönüşmüştü.
Çok
korkmuştu, doktoru çağırdı; doktora dokunduğunda doktor da altına dönüşünce
saray halkı, karısı ve çocukları da dahil olmak üzere bu ölüm makinesinden
uzaklaşmak için dağlara doğru kaçtılar ve Midas’ın yanında çok kısa bir zaman
içinde hiç kimse kalmamıştı.
Her
yanı altınlarla dolu Midas; tek başına yalnız, aç ve susuz bir şekilde
kalakalmıştı.
Koşa
koşa sahil kenarına gitti. Sazlıktaki bataklığa kendini attı. Ağlayıp yalvarmaya
başladı. Tanrı Dionysos’a yalvardı. İhtiraslarından vazgeçtiğini ağlayarak
belirtti. Günlerce aç ve sefil bir vaziyette acı çekti. Neden sonra;
yakarmaları ve pişmanlığı kabul gördü. Eline aldığı bir avuç toprağın; altın
olmayıp toprak kaldığını fark edince çok sevindi ve mutluluk gözyaşları döktü.
Yıllar
önce bir tiyatro oyununda anlatılan bu öykü, beni çok etkilemişti.Günümüzde
Midas gibi paranın cazibesine kapılıp; bin bir kötülüğün içine giren, hem
kendini, hem de çevrelerini mutsuz eden insanları gördükçe bu oyundaki trajik
sahne hep aklıma gelir.
Bana
göre, bu kısacık hayat gerçeğinde, onurlu ve şerefli bir yaşamı sürdürebilmek
için üreterek meşru kazancıyla yetinenler daha çok mutlu oluyorlar ve bir avuç
toprağın bin avuç altından çok daha değerli olduğunun farkına varıyorlar.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan engin gönüllü
dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.