Mehmet Göncü
26 Aralık 2013
Kıymetli
okuyucularım, ben yaştakiler çok iyi hatırlar; o tarihlerde Polis Teşkilatı
bünyesinde çarşı ve mahalle bekçileri vardı. Onlar emniyet teşkilatının bir
parçası idiler.
Her
gün akşamın gün batımından sabahın ilk gün ağarmasına kadar çarşı ve
mahallelerde görev yapardılar. Mıntıkalarındaki her aileyi tanır, yabancı
kişilerin gecenin ilerlemiş saatlerindeki şüpheli tavırlarını dikkatle
izlerlerdi. Sürekli mıntıkalarını dolaşır, belli aralıklarla düdük çalar, kötü
niyetli kimselerin hırsızlık veya diğer olumsuz bir davranış içine girmelerine
meydan vermezlerdi. Bekçileri de polis devriyeleri mıntıkalarında kontrol eder,
defterlerini imzalar, olumsuz veya şüphe çeken bir durumun olup olmadığını
sorarlardı. Ayrıca Karakol Amiri, yani şimdiki adıyla asayiş merkez amiri de
haftanın belli olmayan gecelerinde tüm mıntıkayı gezer, görevlileri görev
başında denetlerdi. Bütün bunların yanı sıra teftiş amiri rütbesindeki
yetkililer de polis merkezlerini denetler, teftiş defterine izlenimlerini
yazarlardı.
Bu
kadar oto kontrolden sonra gerçekten hırsızlık olayı çok az olur, park ve
bahçelerde bali çeken başıboş kimseler gezemezdi.
Günümüzde
çarşı ve mahallelerde artık bekçi babalar yok, onların yerine mobil (motorize)
polis devriyeleri ve Mobese kameraları var. Bu nedenle ilimizde asayiş, huzur
ve güven çok şükür iyi durumdadır.
Ama
ben yine de eski çarşı ve Mahalle bekçilerinin güven ve huzur veren
düdüklerinin sesini özlüyorum.
Ayrıca;
yeniden çarşı ve mahalle bekçi veya koruma ünitelerinin polis teşkilatı
bünyesinde kurulmasını da en içten duygularımla temenni ediyorum.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileğiyle kalın sağlıcakla.