Mahmut Çepoğlu
25 Aralık 2006
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bağlı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile birlikte Gümrük Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve ıhracatı Geliştirme Etüt Merkezi’nin bütçeleri ele alınırken, muhalefetin alışa gelmiş işsizlik sorununu ile dış borçlanmaya atıfta bulunarak, “akıl almaz bir biçimde işsizlik göreceli bir azalma olmaması çok üzücüdür” sözleriyle “bir milyon kişinin açlık sınırında, yirmi milyon kişinin yoksulluk sınırında olduğunu dile getirmesi” her günkü söylemlerden öteye geçmemiştir. Kimse ülkeyi toz pembe göstermeye hakkı yok elbette. Gösterenlere de inandık dersek hayatın realitesinden uzağız demektir. Ancak ülkenin bir batakta olduğunu ve dayanılmaz bir iktidarın varlığını sırf muhalefet olsun diye söylemesini de çok mantıklı bulmuyorum. Ülkenin ekonomisinin borçla yönetildiğini söylerken bu gün Türkiye’nin gelmiş olduğu noktayı da dile getirmemesi, yaşamın gerçeklerini görmeden gelinmektir. Hep muhalefet olma, kendini haklı bulma psikozundan kendilerini kurtarmaları gerektiğine inanıyorum. AK Parti şanlıurfa Milletvekili Sayın M. Faruk Bayrak gündem gereğince, Devlet Opera ve Balesi bütçesiyle ilgili konuşmayı yaparken Türkiye gündemini sarsacak doğrularla ülkede yaşayanlar kadar parlamentoya da bir demokrasi dersi verdi. Nobel ödülü alan Orhan Pamuk’un kültür ve sanat alanında Türkiye açısından bir kilometre taşı olduğunu ifade etmiştir. Orhan Pamuk’a ödül verildiği açıklandığında, bir çok yazar, çizerden protesto sesleri yükselirken, ülkenin başbakanının “Orhan Pamuk’u kutladığını” söylemesi, ödülle birlikte Orhan Pamuk’un dünyadaki gelişmelerde Türkiye’yi söz sahibi yaptığı kanaatinin referansı olsa gerek. Sayın Bayrak’ın konuşmasının diğer bölümü de yine ülkenin önemli meseleleri ile ilgiliydi. Çünkü insanların emeğe, sanata ve düşünceye saygı göstermesine yönelikti. Korsanla mücadele her ne kadar son çıkan yasalarla başarı elde ettiğini söyleniyorsa da, yeni uygulamalarla bu işin üzerinde ciddi durulmalıdır. Ayrıca yayıncıların yaptıkları çalışmaların, bir gecede korsanı yapılarak, değersiz bir bedelle satıldığını bilmeyenimiz yoktur. Bunun etik olmadığı kadar, hiçbir vicdani yanı olduğu söylenemez. Dolaysıyla sahiplenilmesinin haklılığını kimse inkar edemez. Okuru az, şairi çok, yoksul bir ülkenin edebiyatçısı Nobel ödülü alıyorsa, onun yanında durmak lazım. Bu duruşu elbette seslendirenler olmuştu. Ama ilk kez meclis kürsüsünden bir milletvekilinin seslendirmesi takdire şayan bir olaydır. Bunun önemini kavrayarak başbakanlık ödülünün verilmesi hükümetin AB yolunda trendi yakalamaya yönelik bir davranış olsa gerek. Anadolu toprağında kurulmuş dergahlarda nice sesler yükselmiştir. Bu sesler halkın gönlünü fethederek halkın sevgisine mahzar olarak ödüllendirilmişlerdir. Tüm bu sesleri seslendirenler, temsil ettikleri toplumun karakteristik özelliklerini taşımışlardır. Hakim sınıflar hep onları dışlamış, onların sistemine, düzenlerine sarsanları isyankar kabul etmişlerdir. Her fırsatta saltanatlarını koruma adına onlarla uğraşmışlardır. Orhan Pamuk’u Anadolu’da ki geçmişten gelen ve evrensele mal olmuş tarihsel köklerin devamı olduğunu kabul etmeliyiz. Bu kez tebrik ve ödül, Nobel Barış Ödülü ile dünyanın merkezinden geldi. Bir düşünce ve ekolden ziyade onun ülkeye kazandırdığı önem göz önüne alınarak başbakanlığında böyle bir ödül düşünmesi sevindiricidir. Yanlış ve çarpıtılan sözler, din ve ırk söylemlerden ziyade edebiyat perspektifinden bakmalıyız. Sayın Bayrak’ı vatan haini gibi söylemleriyle itham edilmiş. Bu Türkiye’de söylenebilecek en kolay söylemdir. Vatan severliğin nasıl olduğunu bir göstersinler de sonrası kolay…Nice insanları vatan haini ilan ettiler, sonra onları ülkeye getirmek için verdikleri uğraşı ve bürokratik çalışmaları da biliyoruz.. Akılları başlarına biraz geç gelecek ama sizin söylemleriniz bir doğru olarak aydın insanların yüreğindeki yerini bulmuştur. Türkiye toplumunda son günlerde sesli olarak insan hakları seslendirilirken Avrupa’nın verdiği takvime göre ülkenin şekillendirildiği şu günlerde Nobel Ödülünü kazanmış bir yazarı kutlamak elbette hem edebiyat severler için, hem de ülke adına kazançlı bir davranıştır. Ülkemizi Nobel ödülü ile tanıştırdığı gibi ülkemizin dünyaya açılması ve ülkemizin insan hakları ve özgürlükler doğrultusunda şekillenmesine yardımcı olduğuna inandığımız bir gelişmedir.