İbrahim Halil Okuyan
11 Şubat 2010
Gerçekten de bir İngiliz’e göre bir Hintli kölenin sadece bir bardak çayı iyi hazırlayıp hazırlayamaması önemliydi, hangi dine inandığı değil.
İngilizlerin düzenli, disiplinli orduları ve yetenekli politik danışmanları vardı.
‘Böl ve yönet’ politikasını tam olarak uyguladılar; çeşitli bölgesel prenslikleri kendi uyduları halinde tutmayı ve istedikleri gibi yönlendirmeyi uzun süre başardılar.
İngilizlerin Hindistan’daki varlıkları bu ülke üzerinde olumlu ve olumsuz birçok etkiler yaratmıştır.
Örneğin, 1900’lerin başlarında yeni teknoloji kullanılarak üretilen ucuz tekstil ürünleri Hindistan’a geldi; fakat bu durum Hint köy endüstrisine darbe indirdi.
İngilizler kadının ölen kocasının ardından kendini yakarak intihar etmesi anlamına gelen Sati geleneğini ortadan kaldırmak için büyük çaba gösterdi.
Buna karşılık Zemindar’lar denilen büyük arazi sahipliği sistemini destekleyerek fakir köylünün daha da fakirleşmesine yol açtılar. Zemindar’lar geleneği İngilizlerin yönetim sorunlarını azaltıyor ve vergilerin toplanmasını kolaylaştırıyordu.
İngilizlerin Hindistan’a başka bir katkıları İngilizceyi yaygınlaştırmaları oldu.
İbret alınması için geçmişte yaptıkları bazı uygulamalarından örnekler verelim: Meselâ, İngilizlerin en büyük sömürgeleri olan Hindistan’ın Amritsar şehrinde 1919 senesinde bir gün ayin sebebi ile toplanan Hindular, bisikleti ile oradan geçen bir Hıristiyan kadın misyonerine gereken hürmeti göstermedikleri için misyoner kadın, İngiliz generale bunları şikâyet eder.
General derhâl askerlerine emir vererek, mabette ayinle meşgul halkın üzerine ateş açtırıp on dakikada yüzlerce kişiyi öldürtür. General bununla da yetinmeyerek, halkı üç gün elleri ve ayakları üzerinde hayvan gibi yürütür.
Şikâyet üzerine olayın aslını tahkikat için Hindistan’a gelen müfettiş, generale müdafaasız halka ateş açtırmasının sebebini sorar.
General: “Buranın kumandanı benim. Öyle lüzum gördüm ve emrettim” cevabını verir.
Müfettiş: “Pekâlâ, halkın yüzüstü sürünmesini emretmenizin sebebi nedir?” diye sorar.
General: “Hintlilerden bir kısmı tanrıları karşısında yüzüstü sürünüyorlar. Bunlara, bir İngiliz kadının bir Hindû tanrısı kadar mukaddes olduğunu ve onun karşısında da hakaret değil, sürünmeleri icap ettiğini anlatmak istedim” diye cevap verir…
Hindistan hükümdarı Bahadır Şah, İngilizlerin yaptıkları zulümlere dayanamayarak, 1857’de, İngilizlere karşı askerlerin ve halkın teşviki ile büyük bir ayaklanma başlatmıştı.
İngilizlerin Şah’a karşı tepki ve zulmü çok şiddetli oldu.
İngiliz askerleri, genç, ihtiyar, kadın erkek demeden bütün Müslümanları, hatta çocukları kılıçtan geçirdiler.
Şah teslim oldu.
İki oğlu ve torunu öldürüldü.
Bunların etinden çorba yaparak Şah’a ve hanımına ikram edildi.
Çok aç olduklarından hemen ağızlarına aldılar.
Fakat ne eti olduğunu bilmedikleri hâlde çiğneyemediler, yutamadılar. Kustular, çorba tabaklarını yere bıraktılar.
Vali Henri Bernard onlara:
“Niçin yemediniz? Çok güzel çorbadır. Oğullarınızın etinden yaptırdım” dedi.
Bir insan bunu nasıl yapar?
Yapar çünkü bunlar kendilerinden başkalarını insan kabul etmiyorlar…
Köleliği sistematik hale getirip, insanları yurdundan, ailesinden kopararak ‘bir ticari meta’ haline getiren bunlardır.
İngiltere Hindistan’ı işgal edip yaklaşık iki yüz yıl sömürürken “İngiltere’deki halı fabrikaları halı satabilsin diye Hindistan’da el emeği halı yapan tam 50.000 Hintlinin ellerinin kesilmesine izin verir” İngiliz hükümeti…
Batılılar Çin’i yönetim altında tutabilmek için yüz binler-milyonların esrarkeş-eroinman olmalarına göz yumar hatta desteklerler…
Evet, batı ileri ama temeli kan-vahşet ve gözyaşı ile örülü!
Çok değil beş asır önce bir toprağı, kimliği medeniyeti olan Kızılderililerden, Aborijinlere, Mayalara, Asteklere kadar onlarca milletin-medeniyetin köküne kezzap suyu döken bunlardır.
Bütün sınır anlaşmazlıklarının ve toprak kavgalarının arkasında İngilizler vardır.
İngilizlerin çekildiği coğrafyalarda nizasız, kavgasız, huzur içinde tek bir ülke, bölge gösteremezsiniz.
Çekildikleri yerlerde özellikle problem bırakırlar ki, elleri o coğrafyadan çekilmesin.
İngiltere demokrasinin beşiği bilinir.
Ama demokrasiyi sadece kendilerine layık görürler.
İngilizlerin çekildiği bütün coğrafyalar acımasız diktatörlerin elindedir.
Zira diktatörleri idare etmek, yönlendirmek ve buyruklara amade kılmak milletleri yönlendirmekten çok daha kolaydır.
Halklar demir yumruklar altında ezilirken bunlar ‘demokrasiyi’, ‘insan haklarını’ değil, diktatörlerden tahtlarını koruma mukabili rüşvet aldıkları imtiyazları, zenginlikleri hatırlarlar.
Amerika’nın Japonlara uyguladığı katliam:
Amerika 1944 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı iki atom bombasıyla birkaç saat içinde 135 binden fazla Japon’un feci şekilde öldürdü.
Bu rakam atom bombasının dolaylı etkisiyle 450 bini aşmış durumda.
Amerika’nın Vietnam katliamı:
Irak gibi 1969–1974 yılları arasında işgal ettikleri Vietnam’da Amerikalılar, 70 bin kişiyi öldürdüler.
Fransızların Cezayir soykırımı:
Fransızlar 1830 yılı ile 1962 yılları arasında işgal ettikleri Cezayir’de sistematik bir soykırım uyguladılar. Bu dönemde Cezayir’de 1 milyon kişi Fransızlar tarafından öldürüldü.
Fransızların soykırım karnesi: 1milyon Cezayirli…
Bulgarların Türklere karşı uyguladıkları etnik ve kültürel soykırım:
1970–89 yılları arasında Bulgar hükümeti Bulgarlaştırma adı altında
Ülkede yaşayan 1,5 milyon Türk, Pomak ve Çingenelere karşı bir asimilasyon kampanyası başlattı.
Ülkede yaşayan 310 bin Türk’ün isimleri polis zoruyla Bulgar ve Hıristiyan isimleriyle değiştirildi.
Çocukların sünnet ettirilmesi yasaklandı.
Bu baskılara dayanamayıp protesto gösterileri yapan Türklerin üzerine askeri birliklerce ateş açıldı.
Yüzlerce Türk öldürüldü.
Binden fazla sayıda Türk Belene’deki toplama kampına gönderildi. Baskıların giderek artması sonucu 360 bin Türk zorunlu olarak Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı.
Jozef Stalin’in uyguladığı soykırım:
Stalin 1934–1939 yılları arasında Rusya’da uyguladığı soykırımda 13 milyondan fazla insan mülteci konumuna düşerken 100 binlerce insan öldürüldü.
Leonid Brazhnev’in Afganistan’da uyguladığı soykırım:
1979–1982 yılları arasında Rus işgali altında kalan Afganistan’da 900 binden fazla insan öldürüldü.
Komünist blok çökertildikten, darmadağın edildikten sonra hiç vakit geçirilmeden İslam dünyasının üzerine saldırı planları yapıldı.
Hem de dört bir yandan.
Hatırlayınız, 1990`dan sonra, yani Demirperde`nin parçalanışından sonra İslam dünyası istilalara maruz kaldı.
Birinci Körfez Savaşı, Bosna`nın alt-üst edilişi, Çeçenistan`ın harap edilişi, Afganistan saldırısı, İkinci Körfez Savaşı, vs…
Saygılarımla.