İbrahim Halil Okuyan
9 Şubat 2010
Barbar kelimesi eski Yunancada, Yunan olmayan anlamında (bar-bar-bar)kullanılmıştır.
Yunanca dışındaki dille konuşanlara verilen ad; anlaşılmaz ses, kuş sesleri (bar-bar) çıkaran anlamındadır.
Ne kadar, antik toplumlar kendileri gibi düşünüp yaşamayanlar için bu tanımı kullanmış olsa da, Romalılar barbar tanımını şöyle yapmaktadır: Elinde hiçbir tahrik edici sebep bulunmamasına karşın, sırf zarar verecek güce sahip olduğu için zarar veren topluluk ya da uygarlıklara barbar denir.
Aynı zamanda Orta çağ Avrupa’sında Hıristiyan olmayanlara verilen genel addır.
Ayrıca,”vahşi“, “yabani“, “ilkel” ve “uygarlaşmamış” kelimeleriyle anlamdaş olarak da görülür barbar kelimesi.
Bu kelimenin yaşadığımız yıllarda hangi toplumlara yakıştığını iyi tespit etmek gerekir.
Son günlerde ağzımızdan düşürmediğimiz insan hakları ve demokrasi acısından batı standartlarını yakalamak arzusuna katılmamak mümkün mü.
Ama kendi halkları için bunları uygulayan Batı, dünya halklarına nasıl davranmış ve bu günlere gelmiştir bunu iyi incelemek lazımdır.
Televizyonlarda bilim adamlarımızı dinliyoruz ve anlıyorum ki biz tarihimizi bilmiyoruz.
Özellikle Cumhuriyeti oturtmak için tarihimizi, geçmişimizi, kültürümüzü, değerlerimizi göz ardı etmişiz belki de.
Kendimizi küçük görme duygusu oluşmuş.
Tarihimizi bilmeden neler yapabileceğimizi bilemeyiz.
Evlenirken bile karşı tarafın ailesine, gecmişine bakan bizler daha önemli konularda biraz olaylara tek gözle bakıyoruz, bu yanlış, öbür gözle de bakmak lazım.
Televizyonda aydınlarımızı izliyoruz, dinliyoruz.
TSK geçmişte birçok defa darbe yaparak her defasında demokrasi yolunda kazanımlarımızı yok etmiştir.
O halde bu yeni çıkan darbe senaryolarına da yanlıştır demek mümkün değildir deniyor.
Temkinli yaklaşmak lazımdır ve de yargıyı beklemek lazımdır diyoruz.
Diyoruz ama konu, Batı olunca balıklama atlıyoruz her şeye, Batının kanlı Tarihini dikkate almadan.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK diyor ki (1933) :
Müstemlekecilik ve Emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiç bir RENK ve IRK farkı gözetmeyen yeni bir AHENG ve İŞBİRLİĞİ ÇAĞI egemen olacaktır!..
Bazı “diploma“lı, ama okumayan cahiller, dünyayı hep bugünkü gibi
Sanırlar…
Bizim, Batılılardan “insan hakları, medeniyet” öğrenmemiz
gerektiğine inanırlar!..
Halbuki bu Batılılar daha 60 yıl önce dünya yüzünde bir tek KARA, bir tek SARI, bir tek MÜSLÜMAN ülkeyi bile kendi seviyelerinde görmedikleri, onlarla aynı masaya oturmadıkları gibi; kendi ülkelerindeki farklı ırk ve renkten olan insanlara da köpek muamelesi yaparlardı!..
Mesela, bize Tanzimat ile 1839‘da gayrimüslimlere imtiyazlar tanıttıran,1878’de 1. Meşrutiyet Meclisi’ne Türk’ten çok başka milletlerden aza sokmamızı isteyen İngilizlerin, Fransızların, Almanların, Amerikalıların parlamentolarında hiç bir sömürge devletin temsilcisi olmadığı gibi; kendi ülkelerinde yaşayan KARA ve SARI insanların, MÜSLÜMAN ve BUDİSTLER‘in de temsilcisi yoktu!..
Biz Saltanatı kaldırıp Cumhuriyeti kurduğumuz zaman, Avrupa‘da 2, tüm dünyada sadece 3 cumhuriyet vardı!..
Fransa, İsviçre ve Amerika…
Yani ATATÜRK Cumhuriyeti asla Batıya benzemek için kurmamıştır!..
Onun kafasındaki Cumhuriyet, asla Batının uyduruk demokrasilerine benzemez!
Köleliği kaldırdıklarını iddia ettikleri 1870‘lerden bu yana bir tek
Amerikalı, İngiliz, Fransız, Alman lideri bile küçümsediği bu ırktan birisi ile evlenmemiştir!..
Hâlbuki 36 Osmanlı Padişahı’ndan en az 25’i, saraya esir olarak getirilen cariyeleri eş olarak almış, onların çocukları padişah,
kendileri de “Hürrem Sultan, Safiye Sultan” olmuştu!..
Dünyada bir kölenin Oğlu’nu PADİŞAH yapacak insaniyet’e sahip TEK millet,TÜRKLER‘dir!..
Padişah öyle de, devlet ricali farklı mı idi?..
Hayır!..
Boşnak, Arnavut,Arap, Rum, Ermeni kökenli bir çok kişi vezir, hatta sadrazam olduğu gibi;yine saraya köle olarak giren hadımlar bile, bu mevki ye gelebilmişti!…
Eğer toparlarsak, Doğu’da bir ittifak vardır…
Kurtulma arzusu etrafında toplanmış, geçmiş medeniyetlerin ve manevi bilgilerin oluşturduğu birlik vardır….
Batı’da ise o makyajın altında çirkin, kapkara bir surat; kanlı Bir pençe; Nefret, Kin ve İhtiras dolu bir Beyin vardır…
Kalp yoktur!..
Kemal Tahir Batıyı şöyle tarif eder:
” Batılık”, “Dünyayı Sömürme” olayının adıdır!..
Batılaştırmak, ne kadar süslenirse süslensin, sadece Sömürmeye Girişmek anlamına gelir.”
Türkiye’ye yapmadığı bir soykırımı sürekli olarak dayatan Batı ülkelerinin hemen hepsinin tarihleri kanlı katliam ve soykırımlarla dolu.
Batı devletlerinin ilerlemelerinin temelinde sömürü, kan, vahşet vardır:
Afrika’yı sömürüp, yeraltı ve yer üstü zenginliklerini yağmalayan batılı emperyalistler, Afrikalı zencileri Amerika’da köle diye satarlar.
Amerika’yı işgal eden İngiltere,Fransa,İspanya …gibi emperyalist devletler oradaki ” Aztek-Maya-İnka” medeniyetlerini yok edip, katliamlar yaparak altınlarını ele geçirip ,yer üstü zenginliklerini de batıya taşırlar …!
Güçlü olmanın verdiği bir rahatlıkla “biz Kızılderililere soykırım uyguladık” diyen Batı, atalarına uygulanan soykırımın hesabını soracak Kızılderilileri yeryüzünde bırakmamıştır.
Eğer Türk milleti de İspanyolların, Amerikalıların ya da Fransızların yaptığı gibi bir soykırım uygulamış olsaydı, Yeryüzünde Ermeni nüfusu birkaç yüz kişiden ibaret olurdu.
Gelin Batının bu kanlı soykırım tarihine kısa bir gezinti yapalım ve sözde Ermeni soykırım iddialarının özellikle ABD’de yeniden gündeme getirildiği bu günlerde asıl soykırımcının kimler olduğunu görelim.
Önce Sakson, Viking, Romalı olup şeklini bilmedikleri dünyayı kasıp kavurdular…
Sonra kendilerine gelen peygamberi Tanrı’ nın oğlu yapıp bozdukları bir dinle insanlığa efendiliklerini ilan ettiler…
Sonra insanları deli diye yaktılar..
Dünya dönüyor diyenleri yargıladılar..
Mahzenlerde işkence sesleri yankılandı…
Kadınları cadı diye yaktılar..
Özel işkence koltukları yaptılar, işkence aletleri icat ettiler.. Merhamet denilen kelimeyi beyinlerden tamamen kazıdılar…
Soğuk duvarlarda yankılandı işkence sesleri..
Sonra birileri bunlar yanlış dedi ölmek pahasına..
Bozulanı yapmak tamirdi yani reformdur..
Ama yine de yanlış içinde döndüler..
Ömürler yetmedi yanlışı temizlemeye..
Son dini ve peygamberini yalanladılar, gurur ve tamahkârlıklarına mahkûm oldular…
Gemiler yaptılar..
Yenidünyalar bulmak üzere…
Zenginlikler getirmek üzere…
Sonra insanların hala mutlu yaşadıkları vahşet gibi kelimelerin hiç yaşanmadığı yerleri buldular..
Ama çabuk öğrettiler Batılılar, bu insanlara bu kelimeleri..
“Kan ve gözyaşını”…
Saygılarımla.