İbrahim Halil Okuyan
23 Şubat 2016
R.
O çok özenilen Batı Medeniyetinin temeli; “Kristof Kolomb (1451 –
1506)”’tarafından atıldı.
Kristof
Kolomb yolculuk esnasında ve Amerika kıtasına ayak bastıktan sonra yaşadıklarını
seyir günlüklerine yazmıştır…
Bu
günlüklerinden yola çıkarak denilebilir ki;
Kristof
Kolomb şimdiki “SAVAŞ TANRISI” Amerika’nın tohumlarını daha o zamandan kıtaya
serpmiştir.
Kristof
Kolomb’un keşif zamanındaki not defterinde:
“Bu Kral ve beraberindekiler analarının onları doğurduğu gibi
çırılçıplaktılar. Ne Zenci ne de Beyazlar. Ellerinde ne varsa, önerdiğimiz
herhangi bir ıvır zıvır karşılığında veriyorlar. Karşılık olarak kırık çanak ya
da cam parçalarını bile kabul ediyorlar ….
Başkalarının
malında hiç gözleri yok. Altın’da veriyorlar, Su kabağı da…”.
“Kadınlar
dâhil hepsi anadan dogma çıplaktı.
Gençtiler.
Hiçbirisi
otuzun üzerinde değildi..
Sağlıklı
ve biçimli bedenleri vardı, Yüzleri çok güzeldi.
Saçları
düz, parlak ve at gibiydi..
Gözleri
koyu renkli ve iriydi..
Bacakları
düz ve uzun, karınları yağsız ve düzgündü..” demişti.
Görüldüğü
gibi kendini esir pazarında gezinen bir “TÜCCAR” yerine koyuyordu..
“Onlara
Kılıçlarımızı gösterdik..
Keskin
demir silahları ilk kez gördükleri belli.
Kesmenin
ne demek olduğunu bilmediklerinden bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca
ellerini kestiler..
Bu
insanlar ne bir Mezhebe bağlılar, ne de Puta tapıyorlar.
Kötülüğü
tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar.
Hiç
silahları yok.”
“Elli
adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve Onlara her istediğimizi
yaptırabiliriz..” Demektedir.
Tarih,
kimin anlattığı ile şekilleniyor.
Tarihi,
kazananlar yazıyorlar.
Bizde
onların yazdıkları (!) tarihi öğreniyoruz.
Eski
çağlarda da güçlüler, Güçsüzlerin etini elinden alırken, Şimdilerde de; Etiyle,
Kanıyla birlikte, onların Geçmişini de alabiliyorlar.
Önce
başkalarına ait toprakları “KEŞFETTİK” yalanıyla işgal ettiler.
Sonra
o topraklarda yaşayanları “KATLETTİLER”,
Sağ
kalanları ise kendilerine “KÖLE” yaptılar.
Sonra
o toprakları kendilerine “VATAN”, Asıl sahiplerine “CEHENNEM” yaptılar, ama
yetmiyordu onlara, Çünkü sadece derileri “KIZIL” olanlara değil, Başkalarına da
“EFENDİ” olmak istediler.
Kızıl
derililerden sonra “KARA DERİLİLERİ” gözlerine kestirdiler.
Kara
derililer “KARA ELMASTI” onlar için, Onları da Kızılderililere yaptıkları gibi
“KATLETTİLER”.
Kadınlarına
“TECAVÜZ” ettiler, sindirdiklerini kendilerine “KÖLE” yaptılar.
Sonra
zorbalıkla zulümle gün geçtikçe “BÜYÜDÜLER”.
Büyüdükçe
daha çok zalim daha çok “AÇGÖZLÜ” oldular.
Sonra
daha çok güçlenmek ve büyümek için; “SAVAŞLARIN” olması gerektiğine karar
verdiler.
Yüz
yıl içerisinde; İki tane “DÜNYA SAVAŞI” Onlarca “SOĞUK SAVAŞ” ve “İÇ SAVAŞIN”
çıkmasına sebep oldular.
Sonra
bu savaşlar sayesinde; Ürettikleri
“SİLAHLARI”, “İLAÇLARI” sattılar ve Paralarına “PARA” kattılar.
Sonra
bilimsel çalışma adı altında; Havayı, Suyu, Toprağı kirlettiler.
Yine
yetmedi, Çünkü onlar bir kara parçasının değil, Tüm dünyanın efendisi olma
hayalini kuruyorlardı.
Sonra
bu hedef uğruna gereksiz gördükleri “IRKLARI” sistematik bir şekilde öldürmeye
başladılar.
Sonra
insanları, kendi kanun ve kurallarına mecbur bırakmak için planlar yaptılar.
Plan
basitti önce kaosu üret “SONRA ÇÖZÜMÜSÜN”.
Sonra
ülkeleri ürettikleri kaosla “EKONOMİK DAR BOĞAZA” soktular.
Sonra
bu ülkelere yüzlerce misli “FAİZLE BORÇ” verdiler
Böylece
birçok ülkenin “İPLERİNİ ELLERİNE” aldılar.
Sonra
insanları ayakta tutan değerlerine göz diktiler.
Çağdaşlık
adı altında insanlara; Medya ve Basın yoluyla her türlü “AHLAKSIZLIĞI”
aşıladılar (hedef Aile kavramını yok etmekti).
Sonra
ürettikleri ideolojilerle insanları fikir ayrılıklarına soktular.
Sonra
bilimsel çalışmalar adı altında “YENİ HASTALIKLAR” ürettiler. Besin
maddelerinin “GENETİĞİYLE” oynadılar. Radyo dalgalarıyla “DEPREMLER FIRTINALAR
“ürettiler.
Böylelikle
dünyanın “EKOLOJİK DENGESİNİ” bozarken, İnsanlarında “ANATOMİK VE PSİKOLOJİK
DENGESİNİ” bozdular.
Bugün
medeniyet diye birçok kişinin özendiği bu canavarın;
Tek
gayesi kuralları kendi koyacağı; Bir “DÜNYANIN EFENDİSİ/ İLAHI” olmaktır.
Oldular
da.
Şöyle
ki;
The
New Scientist dergisinin 24 Ekim 2011 tarihli 2835. sayısında çıkmış.
Başlığı
aynen şöyle: “Dünyayı yöneten kapitalist ağ ortaya çıkarıldı…”
Bu
yazıda; Her biri ETH’de büyük sistemler analizcisi olarak çalışan üç yazar,
Oturup 43 bin uluslararası şirketi incelemiş.
Bu
incelemelerin sonunda bu 43 bin şirketin; Aslında 1318 uluslararası şirket
tarafından kontrol edildiğini ortaya çıkarmış.
Ama
iş orada da bitmemiş.
43
bin şirketi hissedar olarak kontrol eden 1318 şirketin sahipleri de; başka
“ŞİRKETLER” aslında.
Ve
bunların sayısı elbette ki daha az: 147 ŞİRKET.
Şimdi
isterseniz birazda rakamlara bakalım…
Başlangıçtaki
43 bin uluslararası şirket, Dünya ekonomisinin ürettiği işletme karlılığının
beşte birini (%20) oluşturuyor.
Dünyanın
şirket karlarının yüzde 20’si, Sahiden çok ama çok büyük bir rakam, unutmayın.
Bu
43 bin şirketi kontrol eden, Onlara sahip olan veya ortaklaşa iş yapan 1318
‘MEGA’ şirket, Gerek kontrol ettiği hisse senetleri yoluyla Gerekse doğrudan
sahip olduğu işler;
Dünya
çapındaki “CİRONUN” yüzde 60’ına sahip.
Bitmedi.
Bir
de bu 1318 şirketi kontrol eden 147 “SÜPER MEGA” şirket var.
Bunların
büyük çoğunluğu “BANKA”.
Yani
başa döndüğümüzde, Şirketlerin yüzde 1’den bile az bir bölümü, Bütün ‘NETWORK’
un (ağ) yüzde 40’ını kontrol ediyor.
Ekonomik
gücün bu biçimdeki temerküzünü (bir yerde toplama/toplanma) Hepimiz hayal
edebiliriz elbette ama Bunun bu kadar sağlam rakamlarla önünüze konması biraz
ürkütücü.
Gelinen
nokta bu.
Bölgemizde
yaşanan;
Savaşların,
Dökülen kanların, Değişen sınırların, Ardında, Bu küresel Sermayenin çıkarı var
planı var.
Saygılarımla..
İbrahim
Halil Okuyan
İnşaat
Yüksek Mühendisi
23.Şubat.2016
Şanlıurfa