Mehmet Göncü
5 Ekim 2012
Sevgili okuyucularım, bildiğiniz gibi yerkürede var olan, memeli canlılar arasında en fazla yaşayan ve de en fazla kavga eden yaratık insanoğludur.
Hayatın sürekliliğini sağlayan ve canlılar arasında meydana gelen değişim esnasındaki düzenli enerji nakli, insanın doğaya yerli, yersiz müdahalesi ile ahenksiz bir hal almakta ve tüm yaşamı giderek çekilmez bir duruma getirmektedir.
Ben bu yazımda olumsuzluğun yalnız kavga boyutunu ele almayı tasarladım.
Bugün için, dünyanın birçok bölgesinde insanlar, birbirleriyle, doyumsuz ihtirasları ve kaprisleri nedeni ile savaşmaktadırlar.
Kaldı ki, savaşların galibi de olmaz. Bir taraf az, bir taraf çok zayiat verse de neticede her iki taraf da zarar görür.
Bakınız Ortadoğu’da yakın bir geçmişte meydana gelen savaşlara
Mesela Irak’taki savaş neyi çözümledi?
Hiçbir şeyi…
Öte yandan Irak’ın işgali insanları daha da mutsuz etmedi mi?
Filistin’le İsrail her gün birbirlerini boğazlıyorlar.
Niye? Neden?
İki tarafta tek tanrıya inanmıyorlar mı?
Evet inanıyorlar.
Aynı topraklarda doğmuşlar ve yaşamıyorlar mı?
Evet yaşıyorlar.
Her iki toplumunda dedeleri ataları uzak geçmişte bir değil mi?
Evet birdir.
Birinin adı Abraham, birininki İbrahim, Davut Davite, Yusuf Yasefe, Süleyman Salamona dönüşmüş.
Söyleyişte lisanda bu da gerçek değil mi?
Evet, aynı mabedin bir duvarı birinin, öteki duvarı öbürünün olduğu gerçeği her gün yaşanmıyor mu?
Evet yaşanıyor.
Her iki halkın üst kimliklerinde şüphesiz ve en sağlam ortak adları ne?
Tek kelime ile İNSAN..
Eee peki İsrail ve bazı sömürgeci güçler bu kavgayı neden sürdürüyorlar?
Bana göre; birincisi insanoğlunun içindeki kavga dürtülerinin, yani şiddet genlerinin anormal çokluğundandır. ikincisi ise, dünyanın büyük silah üreticilerinin ve tüccarlarının bunları savaştırıyor olmalarıdır.
Bunlar Ortadoğu’da İsrail tehdidi ile büyük bir coğrafyada yaşayan ve çok kalabalık bir nüfusa sahip Arap alemini ürkütüp, yeni icad silahlarına pazar buluyorlar ve satıyorlar. Zengin petrol gelirlerini de dolaylı bir şekilde ellerinden alıyorlar. Yoksa isteseler bir günde bu kan ve gözyaşlarını durdurabilirler. İnancım ve korkum o ki İsrail’le, Filistin bir gün barışsa bile bu sömürgeci tüccarlar Ortadoğu’da yeni yeni savaşlar çıkacaklardır. Nitekim de çıkarıyorlar.
Bu nedenle Ortadoğu halkları doğal kaynaklarını çarçur etmemek için başta eğitime önem vermeliler ve artık ayılmalılar.
Savaşı ve nedenlerini sorgulamalılar ve büyük zenginliklerini insanlığın yücelmesi ve mutluluğu için harcamalılar. Hangi koşullarda olursa olsun barışı korusunlar.
Zira, barış yaşamın hoş kokulu bir ilkbaharı gibi güzeldir.
Bu güzelliği en anlamlı ve veciz bir şekilde milletimize ve insanlığa armağan eden Büyük önder Atatürk, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözüyle insanlığın kurtuluşunun barışta olacağına yıllar önce işaret etmiştir.
Özetle; millet ve inanç olarak barışa bu kadar önem vermiş olmamıza rağmen iki gün önce Suriye askerleri tarafından sınır ilçemiz Akçakale’ye atılan top mermileriyle 5 insanımız şehit olmuş ve birçok kişi de yaralanmıştır.
Yanlışlık olduğu bildirilmiş ve özür dilenmiş olsa da bu müessif olay tüm milletimizi derin bir üzüntüye sokmuştur. Kasıt olmasa da bu olay taksirli bir suçtur. Bu nedenle topçularımız da olayın akabinde belirlenen noktalara mukabelede bulunmuşlardır.
Evet barış en önem verdiğimiz bir husustur ama hiçbir güç de dünyanın en donanımlı ordularından birine sahip Türkiye’nin sabrını test etmeye kalkışmamalıdır.
Bu manada dün TBMM’de kabul edilen tezkerenin tüm insanlığın ve ülkemizin barışı için hayırlı uğurlu olsun.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…