Ömer Elçi
10 Eylül 2012
Urfa büyüdükçe sorunlar ve beklentilerde büyüyor. Çoğumuz olan ve olası sorunların hemen çözümlenmesini birilerinden bekliyoruz ama kendimizin çözümcü olması gerektiğini bilmek istemiyoruz…
Konuşuruz, çalarız, basarız; menfaat alanımıza gireni, hiç gözünün yaşına bakmadan kurşunlarız, bıçaklarız, asarız.
Sohbetlerde, her yerde ve de her mekânda da övünerek ”Peygamberler şehriyiz” diye hava atarız…
*
Harran Ovasındaki köylere gittiğimde; “Su akıyor (deli bakıyor deme kültürsüzlüğünü göstermiyorum)
İki, üç ürün kaldır, destekleme bankada zaten hak olan haktır; para kazanıldıkça hanım üstüne hanım almamak ahmaklıktır…
Mısır, sebze ve de her taraf bembeyaz pambuğ. Keyifler de pambug ki ne pambug Öğretmenler topu köylüye, köylü topu muhtara, muhtar topu sulama başkanına, sulama başkanı topu kaymakama ve belediye başkanına; kaymakam ve belediye başkanı topu valiye attıkça Harran yıllarda çoraklaştıkça çoraklaşır, ağaçsız kalır ve su akar, bakanlar bakar…
Harran’da ağaç dikme, koruma, bakma kültürü bir türlü oluşturulmadı . Kuşe kağıda sempozyum verileri bastırtmamak, SODES Projeleri ile kendimiz ve de Türkiye’yi kandırmamak gerek; Su varken, toprak varken çoraklaştırılan Harran’ı bir an önce ağaçlandırmak gerek, gerçekçi çözümleri topu birbirine atmadan bulmak gerek…
Harran ortada, top ortada, kale direği yapacak ağaç…?
Saygı duymak gerek diyorum bir eliyle telefon, diğeriyle direksiyon ve istediği anda üçüncüyle klakson çalan yurdum insanına…
Ne gerek var yazmaya, beyin fırtınası oluşturmaya ve de keyiflere ikide bir limon sıkmaya…
Takozluğa gerek yok, keyifler keka; bu günü yaşayalım yarına Allah kerim…