Deniz Güney
11 Ocak 2010
Balıklıgölde gölgem gidiyor; ben kalıyorum. Zaman zaman anlaşamıyoruz. Balıklıgöldeki sarıbalığa doğru al beni götür diyorum ama bulanık suda sarıbalık gözükmüyor. Sarıbalığı görüp Balıklıgölün kurumaması için bir dilek tutmak istiyorum ama olmuyor. Dünya yalnızca Urfa’nın etrafımda dönsün istiyorum.
O kendi etrafında, güneşin etrafında ve ayın etrafında dönmekten vazgeçmiyor. Balıklıgöl kuruyor ben ağlıyorum, Urfa ağlıyor. Biraz hayal kurup karamsarlıktan kurtulmak istiyorum olmuyor. Balıklıgölün gözyaşları suları ıslatıyor. Yetkiler buna sanki seyirci kalıyor ya da pansuman tedavi yolunu seçiyor. Diz çöküp gölün kıyısına sevgi balıklarına dokunuyorum. Sonra kutsal balıkların bulanık suda ölüm kalım mücadelesi verdiğini görüyorum. Canım sıkılıyor kaşlarım çatılıyor kendimi uykuya vermek istiyorum ancak uyku tutmuyor karanlıklarım. Balıklıgölde yeniden yitik düşlerimi kovalıyorum. Göl kıyısındaki ışıklandırmalar yüzeme vuruyor, gözlerimi kısıyorum. Sonra gölgem kalıyor ben gidiyorum. Yeniden sarıbalığın peşine düşüyorum. Gölün suyu kurumaya yüz tutup bulandığı için bulamıyorum. Yem atıp balıkları başıma topluyorum. Sarıbalık yine görünmüyor. Bir kedi, köpek gibi evcilleşen balıklara “Aç ağzını ham yap bakalım” diyorum. Elime doğru yükseliyorlar. Yemlerini bir bir atıyorum ağızlarına. Sonra suyun içine doğru savurduğum yemden alabilmek için balıklar bir birlerini kırbaçlıyor. Su şakırdıyor yüzüm ıslanıyor. Ama sarıbalığı bir türlü ulaşamıyorum.
Göl platosunda renge renk açan güller ve yüzlerce farklı renklerde, kokulardaki çiçekler takılıyor gözüme. İbrahim’i kokular alıyor gibi oluyorum. Balıklıgölün koynundan koparıp bir mendile sardığım İbrahim’i gülleri özenle saklıyorum. Bu kutsal mekândan gitme saatim geldiğinde Balıklıgölde umutlarım kalıyor. Gün son ışıklarını vuruyor yüzümüze. Balıklıgöle tankerlerle su takviyesi yapıldığını görüyorum. Taşıma suyu ile değirmen çevren çözümü komik buluyorum Sonra Balıklıgölden geriye kalan gerçeği görüyorum ve artık bu yerlere sığamadığımı anlıyorum. Balıklıgöl ağlıyor Urfa ona eşlik ediyor. Ama umutlarım kalıyor. Dergâh Camiinin önünden kırlangıçlar ve kumrular kanat çırpıyor. Dillerden dillere dolaşan Balıklıgölün rivayeti de can çekişiyor.
Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin Balıklıgöl sayesinde akın ettiği Urfa’da gizem bozuluyor. Ateşin su olduğu, odunların balığa dönüştüğü rivayeti ve Balıklıgölün kuruması endişesi yüreğimi çürütüyor. Gönül vadimi kurutuyor. Ve ben, sonunda bu da mı olacaktı diyorum. Direkli mahallesindeki kuyulardan Organize Sanayi ve Evren Sanayi sitesine su verildikçe Balıklıgölün su damarları kuruyor. Balıklıgöl kuruyor, yetkililer seyirci kalıyor. Biz gazeteciler ise Balıklıgölün kurumaya doğru giden son halini ise tarihe not düşmek adına fotoğraflıyor, görüntülüyoruz. Oysa yer yerinden oynamalı. Belediye, DSİ, Özel İdare, GAP Kalkınma İdaresi Başkanlığı, turizmciler ve daha birçok sivil toplum örgütü yarın geç olmadan üzerine düşeni yapmalı.