Mahmut Çepoğlu
7 Mayıs 2007
Son dönemlerde fazlasıyla lüksü sever olduk. Çocukluk yıllarımda mahallemizin köhne yapılı evlerinden bozulma, “bakkal” dediğimiz dükkânlarda alışveriş ederdik. Zamanla bakkallık el değişti. Yaşlı insanlar yerine orta yaştakiler ve derken daha genç, dinamik insanlar bu işi sürdürmeye başladı.
Teknik, ulaşım, iletişim ve modern yaşam beraberinde bazı yenilikler getirdi. Mesleği yapanlar değişime ayak uyduramayınca kendini yenilemek mecburiyetinde kalırken bile mutaassıplığın ötesine gidemediler. Nedeni; özellikle mahalledeki bakkallara giden kadın müşterilerin rahatlıkla alışveriş yapmaları, çocuklara gereken ilginin gösterilmesiydi. “Münasip” olarak tabir edilen kimi insanların bakkallıkları hoş karşılanır ve müşterilerde oraya doluşurlardı. Ancak teknolojik gelişmeler bakkalların da kendilerini yenilemek zorunda bıraktı. Dükkânların şekil değişti, farklı hizmet sunulmaya başlandı. Genç ve dinamik insanlar bu dükkânların işlerini yapmaya başladılar.
Göç şehirdeki iç dinamikleri harekete geçirmesiyle yapılan değişim ve dönüşümler ticari hayatın renkliliği ve farklılığı beraberinde bakkallık işine de renk kattı. Bir sektör haline gelen bakkallık çoğaldı. Rekabet beraberinde daha güzel hizmetleri getirdiği gibi rekabetten doğan hizmet farkı yanında, ucuzluk müşterilerin yeni dükkânlar seçmesine neden oldu. şehir büyüdükçe bakkallar çoğaldı. Herkes ya dairesinden ya evinden bir bölüm açarak “bakkal” dediğimiz kuru ve yaş gıdalar, temizlik maddeleri yanında manavlığını da sürdürmeyi ihmal etmediler.
Teknolojik gelişmeler sosyal olguyu beraberinde getirerek yaşamı farklılaştırdı. Bakkallıkla başlayıp bu meslekte söz sahibi, ticaret adamı sermaye sahibi insanlar oluştu. Derken, ülkedeki market rüzgârından Urfa’nın nasibini alması, farklı bir yapılanmayla karşı karşıya getirdi.
Market üstüne market. Her semte marketler açılmaya başlandı. Sanki bu marketler bakkallarla rağbet etmek için var olmuşlardı. Gerçeği de o idi. Bakkalların tüm protesto ve şikâyetlerine rağmen marketler şehirde çığ gibi büyüdü. Bakkalla saatlerce pazarlık edenler, parasını eksik verenler, borç takanlar artık marketin yolunu tutuyorlardı. Hem de peşin para vererek. Oysa bakkalın veresiye defterlerinde isimleri olduğunu unutarak.
Bu güne kadar veresiye vere vere halk tabiri ile “top atan” nice bakkal bilirim. ıflas edip kapı kapı borç toplayan insanların durumuna çoğumuz şahit omluyuz. Bakkalın onların yokluk günlerinde sahiplendiği günler unutulmuş herkes ona sırt çevirmiş marketlerin yolunu tutmuştu.
Bakkallar bu kez yeni bir imaj sergilemeye başladılar. Güler yüz dostluk havaları eski homurdanmalar yerine gün doğuşu ile “günaydın” öğle sonrası “tünaydını” bilmeseler bile akşam karanlığıyla “hayırlı akşamlar” iyi dileklerini sunmayı ihmal etmediler. Geçirdikleri bunalım uzun sürse de onlar yeniden bakkalın sevgisini saygısını insanlara göstermeyi bildiler.
Gelişmeler bu kez market sermayeleri gibi bakkalları da vurdu. Düşünce farklılığı, partileşmeler, renk ve giysi seçimleri, sakal şekilleri değişince bakkala uğrayanların da yolları da değişti. Herkes kendine uygun bir bakkal bulma uğraşına girdi.
Bakkalların hizmet sunarken kimi zaman somurtkan yüzleri, borçla yapılan alışverişlerden doğan tavır, hal ve davranışlardan marketler bu durumdan kendilerine çıkan durumdan nemalandılar. Hanım hanımcık şen şakrak kızları eğittiler. Müşterilere karşı saygı sevgi bir arada muhabbet ufak tefek espriler kaçınılmaz olduğunda aldığı dersler arasındaydı.
Beni hayli şu bakkalların durumu düşündürmekte olduğu kadar, insanlarımızın bu kadar yıl güvenip evin anahtarını kadar teslim ettiği bakkalı birden boş vermesi mahalleye korumacılık yapan ayyaşı, baliciyi, sokak serserilerini bir şekilde savuşturan, gece yarılarına kadar hizmet veren, o fedakar asil ruhlu hizmet erbaplarını bir çırpıda silip attık.
Hani bizde modern görünmek çağdaşlığın gereği deyip marketlerde boy göstermeye başladık. Hele hipermarketlere uğrayıp birde mevsimlere göre yiyecek içecek koyulaşan sohbetlerle bütçeye ayrı bir yük getirdiklerinin kimse farkında değil.
Herkes evini terk edip marketlere koşunca hırsızlar soyguncular çoğaldı, bunu mahallenin sahipsizliğine verin. Mahallenin sahipleri o bakalardı bir zamanlar. şimdi onlar ayakta durma mücadelesi verirken kiminle uğraşacaklarını şaşırmış durumdalar….