İbrahim Halil Okuyan
29 Nisan 2010
Sevgili Anneciğim;
Ağaçlar kalemim,
Denizler mürekkebim,
Gökyüzü defterim olsa,
Seni anlatmakla bitiremem, canım annem.
Eminim karnındaki ilk tekmemden, hatta ebenin “Bundan Sonra ağır kaldırmak yok” müjdesinden beridir iki kişilik yaşıyorsun yaşamı…
Geçenlerde bana anlatmıştın benden sonraki hamileliğini ve yaşadıklarını, bunu paylaşmak istiyorum.
“Sağlıklı ve yaramaz bir çocuktun.
Bir kıza hamileydim.
1951 yılında; Malatya da, Çetinkaya diye küçük bir ara tren istasyonundaydı babanın işi.
Bir gün kömür küfesinin ucundan tuttum,
O Hareket bana zarar verdi ve karnım küçüldü artık.
İki ay karnımda ölü kaldı.
Doktor yok.
Malatya’ya gitmek lazım gidemedik.
Herkes üzülüyordu.
Benim derdimde; Ölüp gidecem oğlum kalacak diye üzülüyordum.
Sonra baban izin alabildi ve Seni Rabia halana bıraktık.
Malatya’ya gittik.
Doktor, muayene etti ama anlamadı ölmüşte olabilir sağda olabilir dedi.
Tekrar geri geldik.
Artık günümü bekliyorum.
Malum oldu herhalde, Deden (Canım Dedem mekânın cennet olsun) mektup yazdı ne var ne yok diye.
Oğlum Hatice Urfa’ya mı gelecek orada mı doğum yapacak diye yazmış, rahmetli çok iyi bir adamdı.
Baban cevap yazdı ve sıkıntıyı anlattı mektupta.
Gizlemiştik daha önce.
Tekrar cevap geldi ve Deden hemen Urfa’ya çağırdı bizi.
Bir gece fasulye yaptım.
Yedik gece uyandım.
Sancı var ama gazdandır dedim önceleri ama sonra bunun erken doğum olduğunu anladık
Köylü bir ebe vardı.
Ters geliyor dedi.
Çocuk doğdu ama ölü doğdu.
7 aylıktı beyni cılk gibi imiş patlasaydı benim işim bitermiş.
Ölümden değil de sen yalnız kalacaksın diye hep dertlenirdim.”
İşte böyle anneciğim,
Yaşamla ölüm arasında çok ince bir çizginin olduğu zamanlar.
Bir annenin ölümü değil de çocuğunun yalnız kalmasını dert edinmesi.
Bir anneyi daha nasıl anlatabiliriz ki.
Çünkü Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, ancak odundur.
1974 yılında Şanlıurfa ya geldiğimde dahi durum farklı değildi.
Tek bir doktor vardı ve ebeleri aşan durumlarda anneler hayatını kaybediyordu.
Doğan çocuklarının nüfusa kayıtlarının bekletilip,
Daha sonra yaşayanların birlikte kayıt edildikleri yıllar.
Yaşamın tamamen tesadüfe bağlı olduğu yıllar.
Kim bilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin,
Kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın.
O gün bugündür hayatı,
Bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz.
Yol boyu, kusurlarını hiç görmedik birbirimizin, Yeteneklerimizi abarttık karşılıklı; toz kondurmadık üzerimize, kol kanat gerdik…
Ben dünyanın en iyi evladıydım, sense tarihin en iyi annesi…
Her çığlıkta başucumda biteceğini bilmenin güveniyle büyüdüm.
Her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıyla ayakta kaldım.
Sevginle donandım…
Ama sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acımasız kuralı işledi: Büyüdüm…
Bir yerim yaralandığında “Anam görürse ne kadar üzülür” diye gizlemeye çalışmak küçük bir çocuk için nasıl bir yüktür bilir misin?
Acından çok onda yaratacağın acı, acıtır canını…
Çünkü benim içimi en çok “Ane kurban” lafı titretir bilir misin?.
Hayatım boyunca hep seni mutlu etmeye çalıştım,
Kolaydı bu, çünkü anneler küçük şeylerle mutlu olur bunu biliyordum.
Oysa ne çok acılar paylaştık seninle…
Ve ne çok sevinçler yaşadık beraber…
Nasıl dar günlerde yardıma koşup,
Kaç şenliğine ortak olduk birbirimizin?..
Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun…
Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi…
Bakışlarla anlaştık.
Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı…
Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk.
Ben büyürken seni de büyüttüm.
Şimdi çok daha iyi anlıyoruz birbirimizi…
Ve yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin geçersizleştiğini anlatan kitapları kaldırıyoruz salondan gizli gizli…
O korkunç çark, acımasız bir hızla dönmeye devam ediyor.
Zaman, öğütüyor kuşakları…
İnsan ancak mahrum kalınca anlıyor sevginin değerini…
Bense sevginden mahrum kalmaya fazla dayanamayacağımı biliyorum.
Allaha dua ediyorum, şükür ediyorum üniversite tahsili hariç hayatı seninle beraber yaşama şansına sahip olduğum için.
Kardeşlerimi de çok seviyorum.
Herkes tarafından takdir edilen ve sevilen bir annem olduğu için çok mutlu oluyorum, seninle iftihar ediyorum.
Ve babamla beraber kurduğunuz küçük ve mutlu ailemizle gurur duyuyorum.
O yüzden bu Anneler Gününde sana; saglıklı upuzun bir ömür diliyorum.
Hem biliyor musun? “Seni çok seviyorum“…
Sevgili anneciğim,
Bir gün umarım bana gösterdiğin sevgi ve sabrı sana gösterebilme sansım olur…
Anneler günün kutlu olsun.
Canım annem senin ve tüm annelerin ellerinden öpüyorum.
İyi ki varsınız.
Saygılarımla.
Yasal Uyarı: Yayınlanan haberin tüm hakları URFAHIZMET.COM’a aittir. Kaynak gösterilse dahi haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın