Sabri Dişli
5 Temmuz 2007
şu mazot hikâyesini biliyorsunuz…
Kimi; öt(…) deveyi kaldırarak, mazot fiyatını indirecek… Kimi; 1 YTL’ye indirecek.
Seçimden önce kemerlerini açıp mazot fiyatlarını indirenler, seçim sonrası kemerlerinizi sıkın diyecekler…
Ve mazotun babası ham petrol dayanamadı; Hilvan’da su seviyesi yakın bir yerden su borusundan akıverdi… “Madem bunlar benim değerimi bu kadar düşürdüler ben de inadına tarlalarda bedava çıkacağım” dedi.
Bu kadar zengin kaynaklarımız varken, siyasilerimiz halen sınırdan kaçak getirilen mazotçular gibi bir mazot edebiyatıyla oy toplamaya çalışıyorlar… Oysa yurda kaçak olarak sokulan Mazotun fiyatı çoktaaan 750 kuruşa düşmüş…
Ey siyasiler madem ucuz enerji vaadinde bulunacaksınız gidin Harran Üniversitesine: Rektör Prof.Dr.ıbrahim Halil Mutlu’nun Güneş enerjisiyle ilgili projelerini sorun ilgilenin… Destek verin…
Güneşi nereden buldunuz diye kimse sizi sorgulayamaz.
Hayır… Bilimsel olan gelişmelere kulak tıkayıp, demode olmuş, ‘Binaenaleyh Süleyman’ca’ propaganda üslubu:
Efendim vekilimiz esnaf ziyaretlerinde bulundu; Önce tokalaşma… març-murç öpüşme… (Mübarek 40 yıllık dost) Esnafım nasılsın? Bize destek verin! “Tamam olur… Bir çay içseydin yahu” Bir serçe sevdası gibi kısa sürede propaganda işlemi…
Vaatlerin 5 “yıldız”lısı ise “GAP’ı ben bitireceğim” sloganı. Bitirecekte; Kalanını mı? Devamını mı? Dile kolay yahu 15 milyar dolar lazım… Yok, eğer ben formüllü buldum diyen varsa açıklasın… Hani öyle kredi hazırda, AB de veriyor da… Soyut değil, somut verilerle açıklasın…
Partinin programında olsa neyse…
Ne avukatlar, ne doktorlar, ne mühendisler, ne darbeciler, geldi geçti de, GAP’ın anca yarısı bitirilebildi…
Son zamanlarda şansımız yeraltı zenginliklerinden yana gülmeye başladı… Tarihi bulgularla yanında Hilvan’da görülen sızıntısı değil de, zengin bir petrol rezerv olsa da kurtulsak… Petrol zengini gibi yaşamak çoğumuzun günlük karakterine uyum sağlamakta zorlanmaz…
Ülkenin öyle bir yöresindeyiz ki; Güneş ışınlarını en fazla alan kent olmamıza rağmen, tatlı su kaynağı bakımdan da çok zenginiz. Toprağımız organik tarım dâhil her türlü tarıma elverişli.
ınsanoğlu 12.000 yıl önce bu zenginliği keşif etmiş yöreye yerleşmiş…
Toprak… Su… Hava… Ateş…
Cem Yılmaz’ın G.O. R.A filmindeki final sahnesi gibi; Hepsi var ama ışınlayacak adam yok… Adam yok derken, tek tük yetişmiş adamı harcamaya da üzerimize yok… Yetişenin de dalını, olmadı kökünü keseriz…
Zaten bizim bölge de iki şey zor yetişir: adam ve ağaç…
“Cello mello…” Plakalaştı….
Acı bir fren sesi duydunuz.
Dönüp baktınız… Trafik kazası olmuş!
Aracın plakasını almak istediniz…
AAA… O ne plakanın üstü “hu” partisinin aday ismi yazılı
“Cello mello…”
Trafik ekibi olay yeri incelemesine gelse sürücüden kimlik veya ehliyet istese…
Sürücü seçim broşürünü çıkaracak…
Mahkemeye de savunma olarak parti beyannamesini sunacak…
Propaganda süreci ya, her şey mubah…
Gelin arabalarındakii “mutluyuz” “evleniyoruz” plaka kapatmalarını anlıyoruz da… Dünya evine öyle 4 yılda bir girilmiyor ki… Belki de hayatlarında bir kez yaşayacakları olayı renklendiriyorlar…
Adı üzerine “dünya evi”
şu aday isimlerini plakalarına yapıştıranlar hangi dünyanın evine giriyorlar?(!)
Biz yine de siyasi plaklaştırılmışlara “Ömür boyu
mutluluklar” dileyelim…