Konuk Yazar
27 Kasım 2016
Prof Dr. Ayşegül D. ERDEMİR
müdahalelerde tıp etiğine çok dikkat edilmesi gerektiğini yazar dururuz.
Geçenlerde apandisit şikâyetiyle acil olarak bir hastaneye gelen ve sonra
yanlış tanı ile hastane hastane dolaştırılan bir hastanın durumu dikkatimizi
çekti. Hasta aynı zamanda bir çocuk idi. Ayrıca, hasta yer olmadığı
gerekçesiyle hastane hastane dolaştırılmıştı. Bu arada ilk gidilen hastanede
yanlış tanı konması, ikincide ise konuyla ilgili uzmanın olmayışı, bizi son
derece kaygılandırdı. Gerçi saatler sonra hasta tedaviye alınıp kurtarıldıysa
da bazı sağlık görevlilerinin ne dereceye kadar insan yaşamına değer verdiği ve
tıp fakültelerinde okutulan etik derslerinin ne dereceye kadar insan zihninde
ve vicdanında yer ettiği konusu da bir önemli sorun olarak karşımıza çıktı.
Bilindiği gibi
acil tedavi ve bakımda; travma, yaralanma veya hastalığın izlenmesi, ilk bir
saat içinde seri olarak gelişen olaylar dizisi ve bu olayların mortalite oranı
üzerine etkileri tanımlanarak gerekli önlemlerin en kısa zamanda alınması
amaçlanır. İlk amaç, kişinin hayatının kurtarılmasıdır. Acil bakım zamanında
yapılmalıdır. Kazalarda ilk 20 dakika içerisinde kazaya uğrayanların üçte biri,
ilk yarım saat içerisinde ise kazazedelerin yüzde 45’i kaybedilmektedir. Bu
durum, hayatın kurtarılması yönünde en etkin sürenin ilk yarım saat olduğunu,
iyi değerlendirilmesi gerektiğini ve acil bakımda zaman yönetiminin önemini
ortaya koymaktadır.
Genelde acil bakım
hekimi, birime kabul edilen her tür hasta/yaralının tıbbi bakım ve tedavisinden
sorumlu olan ekip üyesidir. Acil tedavi, hayatı tehlikede olan ve erken girişim
ile kurtulması mümkün olanlar için söz konusudur. Bilindiği gibi bütün sağlık
kuruluşlarının acil bölümlerinde yatan hastalar diğer hastalardan farklıdır.
Türkiye’de acil hekimi olarak hastanelerde genellikle pratisyen hekimleri;
fakülte hastanelerinde ise acil tedavi ve bakım ana bilim dalı uzman ve öğretim
üyelerini bu alanın görevlileri olarak görüyoruz. Ancak hastaneye gelen acil
olayın tedavi safhalarında hastalıkla ilgilenen bütün uzman hekimler de sorumlu
olarak karşımıza çıkarlar. Hekim acil hastaya yardımda bazı ilkelere göre
hareket ederse yararlı olur. Bilindiği gibi etik ilkelerden “zarar vermeme” ve “yararlı olma” tıp
etiğinde önemli bir yere sahiptir. Hekim hastaya yararlı olmak ve zarar
vermemek için sonuna kadar ona destek olmalıdır. Ancak “özerkliğe saygı ve
adalet”, tıp etiğinde uzun yıllar ihmal edilmiş ilkelerdir.
Acil hekimi gelen
acil olayın durumuna göre hastaya hemen ilk müdahaleyi yapmak durumundadır.
Zaten bu ilk müdahale olay yerinde başlamış olup, acil ekibiyle gelen hastaya
sağlık kuruluşunda da müdahale durumu devam eder. Ancak duruma göre hemen
ardından laboratuvar, röntgen tetkiki ve konsültasyon gibi durumlara geçilerek
tam bir inceleme yapılır ve tıbbi durumların tam olarak belirlenmesi sağlanır.
Hastanelerin acil
servisleri mutlaka tetkiklerin yapıldığı diğer bölümlere yakın olmalıdır.
Özellikle kritik hastaların bu bölümlere, örneğin; radyolojiye götürülürken
çoğunlukla başında doktor olmaması bazı tehlikeli durumlara müdahaleyi
engellemektedir. Bazen herhangi bir hastane personeliyle gönderilen böyle bir
hastanın kaybedildiği de bilinen olaylardandır.
Hekim gerektiği
kadar bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Acil hekimi, acil vak’aya müdahalede
eksik bilgilere sahipse, diğer hekimler tarafından acil olarak ona yardım
edilmelidir. Ayrıca, acil hastaya müdahalede hekimin acele ve doğru tedavi etme
yeteneğine sahip olması gerekir.
Hastanın tıbbi
durumu bilgi vermek için yetersizse yakınlarından bilgi alınır. Bu da olmazsa,
hastanın bilinci açık olsaydı onayını verirdi, diyerek varsayılan onaya göre
hemen müdahale edilir.
Acil hastanın
hekimini seçme hakkı, ani getirildiği için olamaz. Bu nedenle hastaya
olabildiğince iyi davranılmalı ve güvensizliği giderilmelidir. Toplum acil
servis hekimine kendini acil bir hasta olarak gören herkese bakmak zorunda
olduğu gibi bir sosyal sorumluluk yüklemiştir. Randevusu, parası veya sosyal
güvencesi olmadığı için bakılmayan bir hasta acil bölüme başvurduğunda en
azından muayene edilmeyi bekler. Acil
hastanın hastalığı ile ilgili başka bir sağlık kuruluşuna götürülmesi gerekirse
stabil olması önemlidir.
Bütün bunlar
bilindiği ve bu konu ile ilgili yasa ve yönetmelikler olduğu hâlde neden acil
vak’alarda bazen aksaklıklar olabiliyor? Herhâlde biz etikçiler kendimiz yazıp
kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz.