İbrahim Halil Okuyan
23 Haziran 2006
Siverek Belediyesi Ofis Mahallesinde bulunan “Yılmaz Güney” parkını bayanlar için ayırmış. Siverekli hanımlardan isteyenler çocuklarıyla birlikte buraya gelip güzelce ve rahata, hiçbir tedirginlik hissetmeden vakit geçiriyorlarmış. Yalnız bayanlara mahsus bir park’ın oluşu bazı siyasileri rahatsız etmiş; “Bu zamanda haremlik-selâmlık park olur mu?” diye Belediye’yi ayıplamışlar… Belediye binasında bir basın toplantısı yapan Başkan Yardımcısı Ali Murat Bucak; hizmetin farklı bir boyuta taşınmasını kabul etmeyecek; “Biz bu tür bir anlayışla bu park’ı açmadık. Hiçbir ayırım yapmıyoruz. Kadın, erkek, örtülü, açık isteyen herkes bu park’a gelebilir. Hiç kimse bu hizmetin altında başka bir neden aramasın. Bölge itibariyle bu hizmetin çağdaş bir adım olduğu aşikârdır. Biz ilk adım olarak kadınlar faaliyetlerini kendi aralarına rahat bir şekilde yapsın diye bu parkı hizmete açtık. Kadınlara yönelik sosyal yaşamı iyileştirme çalışmalarımız devam edecektir..” demiştir. Diğer yanda Ofis mahallesi sâkini bayanlar uygulamadan memnuniyetlerini dile getirerek; “Çoluğumuz, çocuğumuzla buraya gelip rahatça dinleniyoruz. Belediyeden bu tür hizmetlerini yaygınlaştırmasını bekliyoruz” şeklinde konuşmuşlardır. Yapılan her icraata “Lâiklik” penceresinden bakmağa alışık bir kısım siyasilerin karşı çıktığı bu park kesin bir ayırım yapmamakla birlikte öyle görülüyorsa buna sayğı göstermek gerekir. Bir park’a bayanların gitmesi adeta haline gelmişse oraya erkeklerin de gitmesi bölgesel geleneklere uymaz, nezaketsizlik sayılır. Orada bayanların kendi başlarına serbestçe dinlenmelerine, eğlenmelerine, toplanmalarına yardımcı olunur. Geleneklerimizi, göreneklerimizi bilenler böyle bir icraata karşı çıkma gafletini de göstermezler. Başı açık hanımlar, başı örtülü hanımlar birbirilerine hoşgörü ile bakıyorlar, birbirilerini yadırgamıyorlar. Bütün olumsuzluklar erkeklerden neşet ediyor. ış öylesine büyütüldü ve hazımsızlık öylesine çoğaltıldı ki, Memleketin “Başörtüsünden, laiklikten, başka hiçbir derdi yokmuş gibi bir hal ortaya çıktı. “Kamusal alan”, Üniversite giriş ve okuma haklarında Avrupa Ülkelerini bile çok gerilerde bıraktık. Oysa bizim örf ve adetlerimiz, yüzyıllardan beri ola gelen adetlerimiz bu kadar katı kurallar içerisine gömülmemizi hiç de gerektirmiyor. Devletin üst düzeyine atanacak işinin ehli bir memur var diyelim. Tam atanacağı sırada duyuluyor ki, hanımı “Başörtülü”.. Kocasının ataması iptal ediliyor. ıstediği kadar işinin ehli olsun, olmuyor. “Allah devletimize, Milletimize zeval vermesin!” diye devamlı dûa ediyoruz. Ama ne yazık ki, bazan tutarsız davranışlarımızla “Zeval”i kendimiz davet ediyoruz. Yazık, çok yazık… Herşeyin aşırısı ziyan getirir.