Nejat Karagöz
6 Haziran 2018
İnsanlarla konuşuyoruz;
Ekonominin içerisinde bulunduğu vahim durum belli bir kesimin dışında herkesi çok rahatsız ve tedirgin ediyor.
Bununla birlikte genel olarak insanlarımızın makroekonomik veriler ile ilgilendiği yok; geçim ve seçim arasında kalmış halk yığınlarının et, ekmek, mazot fiyatları dışında pek bir şey ile ilgilendiği de söylenemez.
Dış borçlar, Cari açık, Milli gelir, İşsizlik rakamları, Tarımsal üretim açığı, İleri teknoloji üretiminin sefil ve acınası hali… Bütün bunlar seçmenin önüne konulduğunda, insanların ilgisini çekmediği için konu ile ilgili yorumlar da havada kalıyor. Ama havada kalan sadece bunlar da değil; Kendini iktidar partisine yakın hisseden insanalar gelir adaletsizliğinden, geçim zorluğundan, işsizlikten, çocuk istismarı, kadın cinayetleri, soygun, vurgun, talan, yağma, adam kayırma, yandaşa ballı kaymaklı ihaleler… Gibi mevzuları konuşmayı da pek sevmiyor.
Yağan yağmuru; “Liderinin rahmeti” olarak görecek ölçüde sapkın bir inanç ve aidiyet ile bütün bunları konuşarak zaten mücadele edemez, bir yere varamazsınız…
Peki, ne olacak?
Bu seçim aslında iktidar değişikliğinin oylandığı bir seçim de değil.
Bu, bir rejim değişikliği seçimidir ve bu son durak olabilir. Bu seçimin iktidar kanadının lehine sonuçlanması durumunda bu topraklarda bir daha seçim göremeye de biliriz… Çünkü gerek kalmayacak. Her türlü kararı, yasal düzenlemeyi atanmış birkaç bakanla oturup kafanıza göre şıpın işi hallediverebilecekler…
Seçim beyannamelerinde güçlü meclis falan yazması sizi aldatmasın; meclis çocuk parkından farksız, hatta daha da işlevsiz bir hale gelecek.
Milletvekilleri, mecliste birer biblo gibi oturup kalacaklardır. Bugünkü yasal düzenlemelerle onlara biçilen yasa yapma yetkisi, yapılan son yasal düzenlemelerle vekil olmayan, halka karşı değil doğrudan saraya karşı sorumlu olan Bakanlar Kuruluna tanınan KHK yapma yetkisiyle ortadan kalkacak, en azından işlevini yitirecek… Nereden mi biliyoruz; Anayasa mahkemesinin kararını tanımadığını söyleyenler için bu, su içmek kadar basit bir iştir çünkü… Zaten “Güçlü Hükümet” söyleminin işaret ettiği yer de burasıdır!
Gelgelelim iktidarın seçim vaatlerine; bu adamlar sanki 16 senedir iktidar değil de muhalefettelermiş gibi vaatler sıralıyorlar. Tek farkla ki içerisinde bulunduğumuz ekonomik çöküşten, eğitimin, sağlığın, ordunun, yargının içler acısı halinden tek kelime ile söz etmeyerek, tabir caizse ipteki cambazı göstererek yapıyorlar bunu.
Seçmen cenahına gelince; geçtiğimiz gün yayınlanan bir rapora bakılırsa bir tek ABD şirketinin (Amazon) Türkiye’nin en büyük yüz şirketinin toplamını beşe katladığını gördüm. Ama buna rağmen batının ve ABD’nin bizi kıskandığına inanan bir seçmen kitlesi var ve sizin bu insanlara anlatabileceğiniz pek fazla bir şey olmadığını düşünüyorum.
Doğrusu, neyin ne olduğunu seçmenin bizzat yaşayarak ve görüp öğrenmesi olmalı. Zira bizi kıskanan batı, şimdi uygulamakta olduğu bu demokrasi için yüzyıllarca bedel ödemişti. İnsanımızın bu bedel ödenmeden böyle bir demokrasiye erişmenin imkânsızlığı anlamasını beklemekten başka çare de yok galiba…
Gerçek bir demokrasi sayesinde, hakkıyla eğitilmiş bir toplumun putları olmaz çünkü…