Nejat Karagöz
1 Haziran 2016
60 senede Urfa’dan 28 Vali geçip gitmiş…
Hayatta
olanlara sağlık ve uzun ömür, göçüp gitmiş olanlara rahmet dileriz.
Günahıyla
sevabıyla, herkes idrakince, memleketimize hizmet etmiş.
İyi anılan da var,
kötü anılan da…
Ama
galiba asıl mesele, aslında birer devlet memuru olan Valilerden çok, bizim
onlara bakışımızla ilgili.
Özellikle
son zamanlarda, ağırlıklı olarak da özel medyanın yaygınlaşmasından sonra
insanlar, Valilerin geliş- gidişleri ile ilgili haberleri daha kısa zamanda ve
daha farklı versiyonlarıyla birlikte alır oldular.
Bu
da, genel olarak “Gelen ağam, giden paşam” mantığına hizmet eden bir tarzda
olmuştur.
Hafızalarınızı
yoklayın, bakın; ilginç mi ilginç şeyler anımsayacaksınız, eminim…
Bugünlerde de üç aşağı beş yukarı aynı
şeyler gündemde.
İzzettin
Küçük Bey gider, Güngör Azim Tuna Bey gelir.
Bu
bir devlet görevidir, bu göreve kim nerede, nasıl ve ne zaman memur edilirse o
olur. Nihayetinde iktidarın tasarrufunda olan bir işlemdir…
İşin,
biz vatandaşları ilgilendiren yanı da elbette vardır.
Tam
da bu noktada söylenmesi gereken iki çift lafımız vardır!
Valiler,
görev yaptıkları yerlerde yaşayan halkın yaşam biçimini, görüş ve inanışlarını,
gelenek ve adetlerini dikkate alırlar. Karar ve tasarruflarında bu hususların
sonucu etkileyeceğini bilerek hareket ederler.
Belli bir ölçü içerisinde halkın sarasında da olabilirler…
Ancak
hiçbir Vali demokratik hak ve özgürlükler konusunda, temel insan hakları
bağlamında kazanılmış herhangi bir hakkı görmezlikten gelemez, yok sayamaz, ihlal
edemez…
Devlet
olmanın, devletin temsilcisi olmanın, en büyük mülki amir olmanın izzetini,
kadınlar günü kutlamalarını yasaklayacak kadar ayağa düşüremez, düşürmemelidir…
Kentin
tarihinden, mimarisinden, çevre düzeninden, devlet hizmetinin hızla, sağlıklı ve
en verimli şekilde sunulmasına kadar, yetkisi dâhilinde bulunan her konuya
müdahil olur ama despot, buyrukçu,
inatçı, tarafgir olamaz.
Özetle;
ne gelen ağamız, ne giden paşamız olmaz.
Haklarımıza
ve özgürlüklerimize sonuna kadar saygılı, işi bilen, yaptıran, takip eden ve
sonuç alan adamlar olmalı Valiler.
Varlıklarını,
kendilerini atayan siyasi kadrolara değil, maaşlarını veren, dahası bir ferdi
bulundukları topluma borçlu olduklarının bilincinde olmalı Valiler.
Böyle
olurlarsa gelirken hoş gelirler, giderken de hoş giderler…