Ahmet Karavelioğlu
19 Şubat 2016
Tarihimizin
derinliklerinde kadının bütün Türk devletlerinde çok saygın bir yerinin
olduğunu görürüz.
Kadının
erkeklerle eşit haklara sahip olduğu devlet yönetiminde, hakanların yanında
HATUN adı verilen eşlerinin de büyük söz sahibi olduğu tarihi bir gerçektir.
Aile
hayatında da annenin en az baba kadar çocuklar üzerinde söz sahibi olduğu, yine
eski Türk devletlerinde kadının savaşlara katıldığı, ata bindiği, ok attığı,
mal mülk ve evin ortak değerleri olduğu görülür.
İslamiyeti
kabulünden sonra kadının, Osmanlı İmparatorluğunda hak ve hukukunun İslâm
hukukuna göre düzenlendiği , kadının miras, evlenme ve boşanmalarda fazla söz
hakkının olmadığı, erkek topluluklarına katılmasına hoş gözle bakılmadığı,
sadece ev işleri ile uğraşır, sokağa tek başına çıkamaz hale geldiği görülse
de, bu durumların islam kuralları olmayıp, dinsel hukukun yanlış yorumlanması sonucu
ortaya çıkan haller olduğu bir gerçektir.
Kurtuluş
savaşımız içerisinde Türk kadınının, erkeği ile cephede omuz omuza savaştığı,
cepheye silah ve cephane taşıdığı, erkek cephede savaşırken, çocuklarını
koruyup-kolladığını, yetiştirdiğini, evin geçimini sağladığını biliriz.
Atatürk
bu konuda; ‘Dünyanın hiçbir yerinde,
hiçbir milletinde, kadınların Anadolu kadını kadar çalışmadığını, fedakârlık
yapmadığını, bir milletin ilerlemesinde kadınların erkeklerle beraber
yürümezse, ilerlemesinin ve medenileşmesinin imkânı olmadığını’ söylemiştir.
Cumhuriyet
döneminde, Türk kadınına sosyal ve siyasi haklar verilmesi, toplum hayatının
her alanında görev alması görüşü benimsenmiş, savunulmuş ve hayata
geçirilmiştir. İstediği mesleği seçme hak ve özgürlüklerini kazanmışlardır. Bu doğrultuda 1926 yılında kabul edilen Türk
Medeni Kanunu ile toplumsal ve ekonomik alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmış,
diğer alandaki yasalarla kadının, bütün hak ve hukuku teminat altına alınmıştır.
Yine
3 Nisan 1930 tarihinde kadınlara Belediye seçimlerine katılma hakkı, 1933
yılında Muhtarlık seçimlerine katılma hakkı ve nihayet 1934 yılında yapılan
Anayasa değişikliği ile de Milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip
olmuşlardır.
Bugün
övünçle ve sevinçle görüyoruz ki, toplum hayatımızın her alanında Türk
kadınları, şerefli-onurlu görevler yapmaktadır. Yeri geldiğinde bir öğretmen,
bazen Doktor, Sağlıkçı, Hukukçu, Mimar, iş hayatında başarılı bir yönetici ve
de Belediye Başkanı, Milletvekili, Bakan, Başbakan, günümüz Türk kadınının çalışma
alanlarını teşkil etmektedir.
Tüm
bunların üzerinde, eğitimli donanımlı Türk anneleri iyi nesiller yetiştirmede
yüce milletimizin gelecek teminatıdır.
Tüm
kadınlara daha büyük başarı dileklerimle saygılar sunuyorum.