İbrahim Halil Okuyan
11 Şubat 2016
Her
işimizde bir “Benzersizlik”, bir “Başkalık” var Maşallah!! Kimselere
benzemeyiz, dünyada “Hiç Olmayacak” ne varsa bizden çıkar. Skandalın,
Saldırının, Çocuk ve Kadın Tecavüzünün Zirvesi buradadır..
Hastanelerde;
“Geç
Müdahale” veya “Yanlış Müdahale” gibi olaylar yaşanmıyor mu?
Tabi
ki yaşanıyor.
Diğer
yerlerde olduğu gibi oralarında sorunları var, eksiklikleri var ve olacak.
Özellikle
acil konularda 24 saat başvurulacak yerler var.
Ama
tam ihtiyacımız olduğu anda oralarda yoğunluklar olabilir
Ülkemizde
yaşanan terör olayları ve
Suriye’deki
savaş nedeniyle zaten aşırı bir yoğunluk var.
Sağlık
konusunda son yıllarda muazzam adımlar atıldı.
70
li yıllarda Şanlıurfa’da; Ambülans yoktu, Hastaneler yetersizdi su yoktu, yeterli
uzman yoktu,
Kadın
doktoru yoktu ama bu günkü kadar şikâyet ve saldırılarda yoktu.
Hiçbir
doktor sana garanti veremez sonunda her şey takdiri ilahiye kalır.
Dişi
çekilen biri hayatını kaybedebilir.
Grip
olursun hayatını kayıp edersin.
Bak!
Mustafa Koç ne kadar zengindi, Modern Hastanesi vardı ama yetmedi,
Hayatını
genç yaşta kaybetti.
Her
koşulda;
Doktorlarımıza,
Askerimize,
Öğretmenlerimize, Polislerimize güvenmek durumundayız.
İyi
ki varlar.
Bu
gün bir uzman doktor olmak; Üniversite sınavında yüksek bir puan, TUS sınavında
başarı ve en az 21 yıl eğitim gerekli.
Uzman
doktor; en erken 30 yaşından sonra para kazanmaya başlar.
Doktorların
kazançları en helal kazançlardan biridir.
Sırf
emek ve bilgidir.
Gün
geçmiyor ki; Gazetelerde, televizyonlarda ya da internette saldırılmış ya da
mahkemelerde süründürülme durumunda bırakılmış bir doktor haberi olmasın. Artık
öylesine kanıksadık ki, vaka-ı adiyeden, yani sıradan oldu bu tür haberler:
“Doktora yumruklu saldırı”, “Hasta yakınlarından doktora ölüm tehdidi”,
“Doktora silahlı saldırı”, “…’ta hekimlere çirkin saldırı”, ” “Savcıyla
tartışan doktor tutuklandı”,
“…
Araştırma Hastanesi’nde bir asistanın polis memuru tarafından darp
edilmesine…”,
“Hatalı
ameliyat yüzünden ölen kızı için dava açtı”, “Aile hekimi hastaya ‘yanlış
tedaviden’ 130 bin lira tazminat ödeyecek“, “Yanlış iğne yapan doktora 6 yıl
istendi”, “Hastayı ‘bir şeyin yok’ diyerek evine gönderen doktora soruşturma”,
….
Bizim
çocukluğumuzda doktora gideceğimiz zaman, mutlaka banyomuzu yapar, temiz ve mümkünse
yeni elbiselerimizi giyer ve doktora öyle giderdik. Hatta doktora gidilmezdi,
doktora çıkılırdı. Doktorluk adeta bir üst makam gibiydi. Annemiz bu buluşma
için bizi özenle hazırlardı. Doktora hitap şekli saygılı bir “Doktor Bey” ya da
“Doktor Hanım” ifadesinden başka türlü düşünülemezdi bile… “Hocam” şeklinde
hitap da saygı sınırları içinde sayılırdı. Doktor oturmadan oturulmaz, doktor
içeri girince ayağa kalkılırdı. Burada gösterilen saygı sadece bir şahsiyete
yönelik değildi. Bu şahsın kimliğinde, bilime, bilgiye ve emeğe saygı
gösterdiğimizi Çocuk bilincimizin derinliklerinde duyumsardık.
Herhangi
bir doktorun bir hastaya kastı olabileceğine inanamam.
Meslekte
acemilik ise sadece kişinin kendine bağlı bir olay değildir. Ülkenin en eski ve
en gelişmiş fakültelerinde bile;
Ciddi
bir eğitim öğretim sorunu varken, Gelişigüzel kurulmuş fakültelerde,
Gelişigüzel yetiştirilmiş doktorlara, Doktorluk yapabileceklerine dair diploma
verirken sorun yok, Herkes memnun… Fakat bu doktorlar mesleklerini uygularken
hata yaptıklarında acemilik yaptın diye kıyamet kopsun. Aman ne beklenmedik
sonuç! Şaka mı bu? Aç aslanların önüne yalın kılıç atılmış gladyatör gibi,
Tıptan gerçekle uyuşmayacak ölçüde yüksek beklentileri olan bir toplumun içine,
Bu koşullarda yetişmiş Doktoru koyuver, sonra da otur, seyret. Bir Doktoru
meslekte acemilikten cezalandırmadan önce düşünmek lazımdır ki Ondan önce
sorumlu tutulması gereken en azından bir alay insan yok mudur?
Ve
ihmal… İşte doktorların gerçekten suçlanabilecekleri yegâne konu. Ama bu bile
yine eğitim ile yakından ilgili ve Hekimin çalışma koşulları ile birlikte ele
alınması gereken bir konudur. Acil bir hastaya çağırılmışken oturup çayını
içmeye devam edip gitmemek başka, Aynı anda başka bir acil hasta ile uğraşmakta
olduğun için gidememek başka… Neyin ihmal, neyin Karmaşa, Neyin tıbbın cilvesi
ve neyin hastalığın doğal seyri olduğunun tespiti, Hastanın ya da yakınlarının
değil, Ancak bu konuda gerçek anlamda uzman ve Olaylara her yönüyle hâkim
kişilerin değerlendirebileceği bir durumdur.
“Hipokrat”
yemini etmiş bir doktorun tek amacı vardır, “Hastasını iyi etmek, onu bir an
önce sağlığına kavuşturmaktır.” Hastasının sağlığına kavuştuğunu görünce
duyduğu mutluluk, En az o hasta ailesinin duyduğu mutluluktan daha az değildir.
Tüm
sağlık çalışanları da öyledir. Ebesiyle, hemşiresiyle, sağlık memuru ile…
Sağlık
çalışanlarına karşı hoşgörüyü asla eksik etmemeliyiz.
Unutmayalım
ki;
“Kusursuz
(hatasız) Doktor arayan, Doktorsuz kalır.”
Konuyu
bir yaşanmış olayla bağlamak istiyorum.
“Cerrahın
telefonu çalar, arayan hastane sekreteridir. Buyurun sizi dinliyorum. Sayın
hekim, ağır hasta var, acele bütün işinizi bırakın gelin. Geliyorum deyip hekim
telaşla yola düştü.
Hekimi
hastanede hastanın babası hışımla (!) karşıladı:
Benim
oğlum ölüm döşeğindedir, Ne için bu kadar geç kaldınız? Sizin kendi oğlunuz
olsaydı yine böyle yapar mıydınız? Cerrah gülümsedi:
Bana
haber verilir verilmez acelece geldim. Bir de unutmayın ki, “Hayat ve Ölüm
Allah’ın elindedir”. Cerrah ameliyat odasına dahil oldu. Ameliyat iki saat
sürdü. Cerrah odadan çıkıp koridordaki babanın yanından sakince geçip gitti.
Ardından yardımcı hekim çıktı. Babaya oğlunuz yaşayacak dedi. Baba bir an
sevindi, sonra yine hiddetle (!) dedi:
Bu
cerrah çok kötü ve insafsız bir adam. Ne vardı yani, çıkarken bana iyi haberi o
verseydi. Yardımcı hekimin gözleri doldu ve Adamı hayatı boyunca pişmanlığa
sevk edecek olan şu cevabı verdi: Cerrah çok güzel insandır. Onun oğlu otomobil
kazasında bugün vefat etti. Biz onu defin merasiminden çağırdık. Oğlunun defin
merasimini yapamadan sizin oğlunuzun şifasına vesile olmak için hastaneye
geldi…”
Hastası
olan her insanın sabırsız olmasını doğal karşılamak gerekir. Ancak, her zaman
söylenen çok güzel bir atasözümüz vardır, “Sabır en iyi ilaçtır”
Herkesin
aynı sabrı gösterememesi nedeniyle sağlık çalışanlarının uğradığı şiddeti
duyuyoruz. Nice sağlık çalışanlarının öldürüldüğü, yaralandığı, hakarete
uğradığı bu güzel ülkemizde ne yazık ki sağlık çalışanın da bir insan olduğunu
zaman zaman unutuyoruz.
Oğlunun
defin merasimini bırakarak hastaneye koşan tıpkı o cerrah gibi.
Siz
siz olun, karşınızdaki insanın durumunun, konumunun ne olduğunu bilmeden ve
özellikle de hastanelerde hekimlere çığırtkanlık, delikanlılık yapmayın. Onlar
hayat vermeye çalışan okumuş ve kültürlü insanlardır.
Hayatta
en kötü şey önyargıdır!
Kıssadan
Hisse
“Yüreğin
sadece kendinden olana yanıyorsa “İNSAN” değilsin.”
Saygılarımla..
İbrahim
Halil Okuyan
İnşaat
Yüksek Mühendisi