İbrahim Halil Okuyan
31 Ocak 2016
Öykümüz ünlü Çin
düşünürü Lao Tzu’nun zamanında geçer..
Efendim köyde bir
yaşlı adam varmış… Çok fakir…
Ama kral bile onu
kıskanırmış.
Öyle dillere
destan bir beyaz atı varmış ki Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin
tamamını teklif etmiş Ama adam satmaya yanaşmamış..
“Bu at, bir at
değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu satar mı” dermiş hep..
Bir sabah
kalkmışlar ki, At yok..
Köylü ihtiyarın
başına toplanmış..
“Seni ihtiyar
bunak.. Bu Atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın,
ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın”
demişler..
İhtiyar “Karar
vermek için acele etmeyin” demiş..
Sadece “At kayıp”
deyin. Çünkü gerçek bu..
Ondan ötesi sizin
yorumunuz ve verdiğiniz karar.
Atımın kaybolması,
bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz.
Çünkü bu olay
henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez..”
Köylüler ihtiyar
bunağa kahkahalarla gülmüşler.
Ama aradan 15 gün
geçmeden, At bir gece ansızın dönmüş.. Meğer çalınmamış, Dağlara gitmiş kendi
kendine..
Dönerken de,
vadideki 12 vahşi Atı peşine takıp getirmiş.
Köylüler, ihtiyar
adamın etrafına toplanıp özür dilemişler..
“Babalık”
demişler.. “Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta
bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir At sürün var..”
Karar vermek için
gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar..
Sadece atın geri
döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu.
Ondan ötesinin ne
getireceğini henüz bilmiyoruz.
Bu daha
başlangıç..
Köylüler bu defa
ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama içlerinden “Bu herif sahiden gerzek”
diye geçirmişler..
Bir hafta
geçmeden, Vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu
Attan düşmüş ve
ayağını kırmış.
Evin geçimini
temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.
Köylüler gene
gelmişler ihtiyara..
“Bir kez daha
haklı çıktın” demişler.
“Bu Atlar yüzünden
tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok..
Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler..
İhtiyar “Siz erken
karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.
“O kadar acele
etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.
Gerçek bu.. Ötesi
sizin verdiğiniz karar..
Ama acaba ne kadar
doğru..
Hayat böyle küçük
parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez..”
Birkaç hafta
sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış.
Kral son bir
ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış.
Köye gelen
görevliler, İhtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere
almışlar.
Köyü matem sarmış.
Çünkü savaşın
kazanılmasına imkân yokmuş, Giden gençlerin Ya öleceğini ya esir düşüp köle
diye satılacağını herkes biliyormuş.
Köylüler, gene
ihtiyara gelmişler..
“Gene haklı
olduğun kanıtlandı” demişler.
“Oğlunun bacağı
kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler.
Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..”
“Siz erken karar
vermeye devam edin” demiş, ihtiyar..
Oysa ne olacağını
kimseler bilemez.
Bilinen bir tek
gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde..
Ama bunların
hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”
Kıssadan Hisse
Lao Tzu, öyküsünü
şu nasihatle tamamlarmış, etrafına anlattığında:
“Acele karar
vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir
parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının.
Karar aklın
durması halidir.
Karar verdiniz mi,
akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.
Buna rağmen akıl
insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı
huzursuz yapar.
Oysa Gezi asla
sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.
Bir kapı
kapanırken, başkası açılır.
Bir hedefe
ulaşırsınız ve Daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
*Alıntıdır.
Bu yüzden
Güneydoğu’da olan çıkan olaylar hakkında çabuk karar vermemek lazım.
Saygılarımla…
İbrahim Halil
Okuyan
İnşaat Yüksek
Mühendisi
1 Şubat 2016
ŞANLIURFA