Nejat Karagöz
4 Eylül 2015
Şanlıurfa
Büyükşehir Belediye Başkanı istifa etti.
30 Mart 2014
yerel seçimlerinde Şanlıurfa Belediye Başkanlığına, emekli Urfa Valisi
Celalettin Güvenç’i aday gösterdiklerinde yazıp söylediklerimizin henüz mürekkebi
kurumadan (*) ortaya çıkan bu yeni durum AKP’nin elini rahatlatmıştır.
Urfalı seçmen
aldatıldığını, yüzüstü bırakıldığını,-tabiri hoşgörün- kazıklandığını düşünse
de, 7 Haziran seçimlerinde müstafi belediye başkanının olumsuz etkileri onların
da dikkatini çekmiş olmalı ki, 1 Kasım için bunu iyi bir fırsat olarak gördüler
ve Güvenç’i buralardan uzaklaştırmak istediler.
Başından beri,
yani daha vali olarak atandığının birinci yılından itibaren Urfa için bir proje
olarak düşünüldüğüne inandığım Güvenç’in – ki bu düşüncelerimi adaylık tanıtım
toplantısında kendileriyle de paylaşmıştım- gene bir proje olarak başarılı
olamadığı net olarak ortaya çıkmış oldu. Gerek kendisi, gerek kendisini bu
göreve getirenlerin de bunu görüp, gereğini yaptıklarını kabul edip meseleyi
kapatalım.
Yerine seçilen
Nihat Çiftçi’nin ise Karaköprü’de biri bağımsız, ikincisinde AKP’nin adayı
olarak kazandığı iki başarılı hizmet dönemi var. Gayretli, girişken,
hukukçu kimliği ile de neyi nasıl yapabileceğinin ayırtında olan bir insan
olarak Büyük Şehirde de başarılı olacağına inanıyorum.
Aday
arayışlarında da görüşümü soran arkadaşlarıma Çiftçi’nin ipi göğüslemeye daha
yakın durduğunu düşündüğümü söylemiştim. Hayırlı olsun.
Ancak bu işlem 1
Kasım’da Urfa’da HDP’nin önünü kesmeye yetecek midir?
Hayır,
sanmıyorum.
Çünkü büyük
ölçüde bu, parti içi bir hamle olarak görülmelidir. Güvenç’in, kendi
başarısızlığını da görüp, partiye daha çok zarar vermemek adına memleketi olan
Maraş’tan aday olmak üzere çekilmesiyle sonuçlanmıştır. Aksi olsaydı, onu
buradan, Urfa’dan aday yapar, başarılarını (!) bir de Urfa milletvekilliği ile
taltif ederlerdi.
Öte yandan, yerel
seçimlerde yüzde otuzlarda seyreden HDP oyları, genel seçimlerde 38,5
seviyelerine çıkmıştır. Bu durum AKP’yi rahatsız etmiştir elbet; zaten
seçimlerin yenilenmesi meselesinin altında yatan en önemli gerekçe de budur.
Fakat seçim kararı alınmasına giden bu sürecin, belli mahfillerden
hortlatılan bu iç karışıklığın sorumlusunun HDP olmadığı, bunun, iktidarı neye
mal olursa olsun elinde tutmak isteyen bir siyasal yapılanmanın marifeti olduğu
gün gibi açıktır.
Bundan ötürü de
Urfa’da olsun, özellikle doğu ve güneydoğuda olsun sırf bu yüzden HDP’nin
zarar göreceğine ben şahsen inanmıyorum.
Geriye bir tek
şey kalıyor: Millet ve memleket için ‘Caesar’s
right to Caesar, God’s right to God’. (Sezar’ın hakkı Sezar’a, Tanrının
hakkı tanrıya)