Mehmet Göncü
27 Ağustos 2015
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi zaman, evrenin beş boyutundan biridir ve
izafidir. Yani göreceli bir kavramdır.
Çünkü
evrenin ulu yaratıcısı olan yüce ALLAH (cc) zamandan ve mekândan münezzehtir.
Öte
yandan birer yansıma durumunda olan evrendeki tüm canlı ve cansız varlıklar ise
kendileri için yaşam ışığının sönmesi halinde başka bir boyuta geçmektedirler.
İşte
bu boyut, ilahi yasalara göre, maddi ve manevi bir anlam kazanmaktadır.
Sevgili
okuyucularım, bildiğiniz gibi ilahi yasalar gereği olarak evrenin sonsuzluğunda
akıp giden sayısız varlıklardan ve galaksilerden biri de adına Samanyolu
dediğimiz Galaksidir.
İşte
bizim dünyamız da bu galaksiye bağlı güneşlerden birinin çekim alanı içerisinde
bulunmaktadır.
Aziz
okuyucularım, malumunuz olduğu üzere bizim güneş sistemine bağlı gezegenler
içerisinde, şimdilik üzerinde hayat olan tek gezegen adına dünya dediğimiz
beyaz ışıklar saçan mavi küremizdir.
İşte
bu arz küre içerisinde yaşayan canlı ve cansız varlıklar içerisinde ise
düşündüğünün farkında olan ve ona yorum getirebilen şuurlu tek canlı ise
‘İNSAN’dır.
İnsan
bu yeteneği sayesinde ve sorumluluk bilinciyle var oluşun ve yaşam olgusunun
tarihinin romanını yazmıştır.
Değerli
okuyucularım bu günkü yazımın konu başlığındaki veciz ve anlamlı sözü bir
sohbet esnasında Urfamızın değerli esnaflarından kadim dostum Ömer Faruk
Canbeyli’den duydum ve siz kıymetli okuyucularımın yorumlarına sunmak üzere de
köşeme taşıdım. Sevgi ve saygılarımla arz ederim.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda lütufta geride kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileğiyle kalın sağlıcakla.