Mehmet Göncü
10 Aralık 2014
Kıymetli okuyucularım, bildiğiniz gibi; bugün İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin BM genel kurulunda kabul edilişinin 66.
yıldönümü. Bu nedenle dünya konjiktüründe bu mutlu ve kutlu gün çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Bu kısım aslında olayın objektif yönüydü. Ancak
insan olarak aynaya baktığımızda gerçeğin yüzünü görebiliriz. Şöyle ki;
insanlık tarihini incelediğimizde görüyoruz ki; insanın insana yaptığı hak
ihlallerini hiçbir canlı kendi türüne yapmamıştır. Bu manada yalnız 20. yüz yıl
savaşlarında insanlar birbirlerini öldürmüş, bu sayı yüz milyonlara varmıştır.
Keza atom bombası atarak yüz binlerce insanın ölümüne yine insan sebep
olmuştur.
Keza; geçmişteki binlerce yıl içerisinde mazlum ve
güçsüz halkları esir edip köle pazarlarında satan yine insanın kendisidir.
Tarihte yaşamış insan kılığındaki canavar olarak bildiğimiz firavunlar, nemrutlar, deccallar, kazıklı voyvodalar, haccaci
zalimler, daha isimlerini sayamadığım binlerce zalimin insana ve insanlığa
yaptığını başka bir canlı yapmamıştır.
İnsan hakları ile ilgili olayı bir başka boyutuyla
incelediğimizde ise karşımıza şu gerçek çıkmaktadır; Ürettikleri trilyon
dolarlık silahları satan karteller, bu
parayı dünya barışı için harcayamazlar mı?
Öte yandan bu güzel gezegenin nimetlerini
paylaşırken, kendi bireysel çıkarları
için yoksul hakları sömürenler sözde insandır.
Bugün batı dünyasındaki bazı eğlence merkezlerinde
bir gün israf engellenirse bütün dünyadaki aç insanlar bir yıl doyabilecektir.
Bunlar insan hakları ihlalleri değil de nedir?
Kim kimi kandırıyor.
Geçenlerde bir araştırma yaptım; Sierra Leone’de
sağlıklı insan ömrü 29 olarak belirtiliyordu. Sözde gelişmiş ülkelerde ise bu
oran iki kattan çok daha fazladır.
Bugün dünyamızda bir dolar bulamadıkları için
cibinlik alamayan ve de bu yüzden sıtma hastalığına yakalanan ve ölen binlerce
insan var. Bunlara neden olan insan değil de nedir?
Sevgili okuyucularım, insan olarak yüreğimiz
yaralıdır. Yukarıda saydığım örnekleri yüzlerce defa çoğaltmak mümkündür.
Son olarak bakınız Ortadoğu’daki hadiselere..
İç savaş nedeni ile milyonlarca insan yerlerinden,
yurtlarından ayrılmış, sığınmacı konumuna gelmişler. Sokaklarda perişan bir
halde geziyorlar.
Bu gerçekler ortada iken insan haklarından nasıl
bahsedebiliriz.
Bu bağlamda ülkemize de Suriye’den hemen hemen 2
milyona yakın sığınmacı gelmiştir. Yüce
Allah büyük devletimize ve aziz milletimize zeval vermesin. Bu kardeşlerimize
bu güne kadar 5 milyar dolar para harcamışız. Fakat ne Avrupa’dan, ne Birleşmiş
Milletlerden istenilen düzeyde bir yardım görmedik. Bu nedenle göstermelik
insan haklarından bahsetmeyi içime sindiremiyorum.
Kaldı ki; şu an itibariyle Birleşmiş Milletler’in
Newyork’taki binasının duvarında yazılı olan 12. yüzyılda yaşamış Sadi
Şirazi’nin mısraları bu acıklı durumu ne güzel izah ediyor:
Farsçasını yazmaya gerek yok. Özeti şu şekildedir:
“İnsanlık bir vücudun organları mesabesindedir.
Çünkü aynı cevherden yaratılmışız.
Eğer bu uzuvlardan biri rahatsız olursa
Diğer uzuvlarda da istikrar kalmaz.
Ey insanoğlu, eğer sen bir başkasının derdiyle
Gerçek boyutta dertlenemiyorsan,
İşte o zaman ben sana insan demem.
Aziz okuyucularım, her şeye rağmen gönül
temennimiz odur ki; artık insanlık aynaya bakıp, gerçek yüzünü görmeli ve Sadi’nin
dediği gibi davranmalı, birey ve toplum olarak insan haklarına
saygılı olmalı ve de her boyuttaki ihlalleri önlemek için uğraş vermelidir.