Fuat Rastgeldi
29 Eylül 2014
Merhaba
kıymetli okuyucularım, uzun bir tatil sonrası yazılarıma başladım. Bundan sonra
haftada en az bir makale yazmaya çalışacağım.
Bugün
her kesimin konuştuğu konu gündemimiz; Suriye mültecileri.
Ben
de bu konu hakkında düşüncelerimi yazmaya çalışacağım.
Yaklaşık
3 yıl önce Suriye olaylarının başlaması nedeniyle Türkiye’ye mülteciler gelmeye
başladı.
Bunlardan
parası olan zenginleri, aydınları, kültürlüleri Mersin, Antalya, Bursa,
İstanbul gibi batı şehirlerine gittiler. Bu yaz tatil yörelerinde lüks
araçlarıyla dolaşarak bizden daha çok tatil yaptıklarını, eğlendiklerini
gördüm.
Suriye’nin
fakiri, yoksulu, garibanı, hastası, yıllardır tedavisi olmayan sakatı, delisi,
dilencisi, yardıma muhtaçları da Urfa’nın içerisinde ve kamplarında ikamet
ediyorlar.
İstanbul’da
metruk binada kalanlar kalacak yerleri olmayanlar Urfa’ya gönderildi.
Gaziantep’te
ev sahiplerini öldürdüklerinden dolayı olaylar çıktı. Antepliler Suriyelileri
istemediler. Çıkardıkları olaylar neticesinde Suriyelilerin bir kısmı Urfa’ya
gönderildi. Yani Urfa aynı zamanda
Suriyelinin katili, azılısının sürgün yeri oldu.
Bu
gelenler bitmeden IŞİD katliamından kaçan Ezidi akını başladı.
Şimdi
de Kobani ve çevresindeki köylerden Kürtler gelmeye başladı.
Dünkü
gazetelerde 200 bin kişinin Suruç’a geldiği yazılıydı.
3
sene içerisinde Türkiye’ye 2 milyona yakın insan geldi. Bu sayı daha da
büyüyecektir.
Türkiye’ye
gelen bu kişilerin ne zaman dönecekleri belli değil. Ayrıca ileri tarihte geri
dönüşler başlasa da büyük çoğunluğu gitmeyecektir. Hükümet şimdiden bunun
önlemini almalı.
Geçen
günkü gazetede kayıtlı 30 bin çocuk, kayıtsız da 30 bin doğum olduğu yazılıydı.
Bu
nüfus artışları sonucu ne olacak?
500
Yataklı Devlet Hastanesi’ni (Mehmet Akif İnan) Suriyeli hasta, sakat ve
yaralılar doldurmuş. Urfalı hastalar
perişan, Doktorlar isyanları oynuyor. Doktor ve hemşire takviyesi yapılmamış.
Cadde
ve sokaklar dilencilerden geçilmiyor.
Otellerde rezervasyon iptalleri yaşanıyor.
BÜYÜK
YÜK URFA’DA
Türkiye’de
81 vilayet var. Bunların içinde en büyük zarar gören birinci şehir Urfamız
oldu.
Urfa
zaten kendi nüfusuyla baş edemiyor. Eğitim, Trafik, Konut, Yoksulluk gibi sorunlarla boğuşuyor. Bir de bu Suriyeliler
tuz biber oldu.
ÇARE
Sinop,
Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon gibi Karadeniz sahilinde bulunan şehirlere.
10-20-30 bin kişilik kamplar yapılmalı, Yani 81 vilayetin Valiliğine,
Belediyesine, halkına görev verilmeli.
Urfa’nın bu yükü dağıtılmalı.
Valilik ve Belediye ödenekleri arttırılmalı. (Yanlış anlaşılmasın, ben
demiyorum sınırın dikenli telleri arkasında bu insanların katliamına, ölümüne
göz yumalım. Hiçbir vicdan bu durumu kabullenemez. Çoluk çocuğun durumunun
görünce gözlerim yaşarıyor)
Hükümetin
bu konuda Urfa’ya ayrıcalık tanıması gerekir. Yalnız çadır açmakla, kamp
kurmakla çözüm gelmez, önümüzde kış ayları var, çadırda ısınma problemleri
yaşanacak. Bunu da hesap etmek gerekir.
Bilindiği
gibi Ahilik Haftası dolayısıyla ŞESOB’un Urfa’da yapması gereken Tirit ikramı
iptal edildi. Onun yerine Suruç’ta 250 kiloluk tirit etiyle mültecilere pilav
ve çorba ikramında bulundu. Şişli Belediyesi ve CHP Belediyelerinden gelen
yardım malzemeleri geldi. Ayrıca Urfa’da çeşitli kuruluşlar yardım kampanyaları
gerçekleştiriyor. Ama bunlar çok yetersiz kalmaktadır.
Yine
görev milletvekillerimize düşüyor. Ankara’da bu işi adım adım takip etmeliler.
Bir Kriz Masası kurulmalı. Gelenlerin eline bir belge verilmeli, kayıt altına
alınmalı, ayrı bir Bakanlık ayrı bir bütçe ayrılmalı ki, hem mülteciler , hem
de Urfalılar daha büyük zarar görmesin.