Mehmet Göncü
15 Ağustos 2014
Kıymetli okuyucularım, Hacı Selbi
hatun isminde rahmetli annemin bir ninesi vardı. Yaşını sorduğumda bana iki
yirmi, iki otuz derdi. Yani yüz yaşında olduğunu belirtirdi.
Ben de ninem gibi yaşımı size
belirteyim; iki yirmi, bir otuzu çoktan geride bıraktım.
Yani yetmişi aşalı çok oldu. Bu
manada zaman zaman düşünüyorum. Çocukluk yıllarım, memuriyet dönemim, emekli
oluşum, esnaflık, üreticilik yaptığım seneler ve koca bir ömür birkaç saniye
içinde aklımda oluşup ve de bitiyor.
Hepsi o kadar.
Yalnız gençlik yıllarımın
güzelliği ve heyecanı hiç ama hiç aklımdan çıkmıyor.
Onun için samimi olduğum bazı
genç kardeşlerime, yakınlarıma ve evlatlarıma gençliğinizin kıymetini bilin
diyorum.
Atalarımız, “Gençlik bir uçan kuştur. Yaşlılık naçar bir iştir” sözünü boşuna
dememişler.
Ne acı ki yaşadığım için
biliyorum. İnsan gençliğinin kıymetini ancak gençlik elden gittikten sonra
farkına varıyor. Ama o zamanda iş işten geçmiş oluyor.
İşte bu manada kaleme aldığım bir
şiirimi sizlerle paylaşmak için yorumlarınıza sunuyorum:
SONBAHAR
Hem kış geçti, hem ilkbahar.
Yaza doymadım, çok çabuk geldi son bahar
Sararmış bir kuru yaprak misali
Sürüklüyor beni rüzgar.
Nerede kaldı o şen şakrak kahkahalar
Nerede o gülen yüzlü dost ahbaplar
Nerede o ak, al, mor çiçekler
Neden bu kadar çabuk geldin ey sonbahar
Evet, hem kış geçti, hem ilkbahar
Yaza doymadım, çok çabuk geldi sonbahar
Onun sararmış kuru yaprağı misali
Sürüklüyor beni rüzgar.
Mehmet
Göncü
10 Ağustos 2014
Şanlıurfa