Nejat Karagöz
29 Haziran 2014
Suriye.
Güney
sınırımızı tutan, sevimli, cana yakın, iyi komşumuz, akrabamız; asrın başında
bayrağımızın dalgalandığı vatan toprağımız Suriye.
Seni allahsızca ve ahlaksızca basit politik
hesaplar uğruna ateşe attılar.
Seni
yerinden, yurdundan ettiler.
Ekmeğini
kana buladılar.
Canına
kıydılar.
Namusuna
el uzattılar.
İçeriden
ve dışarıdan, alçak düşmanların birlik oldular.
Gençlerini,
yaşlılarını, kadınlarını, çocuklarını katlettiler.
Üstelik
bunu “Allah için” yaptılar.
Evet,
kaçabilen kaçtı,
Gelebilen
baba evi, amca evi, dayı evi Urfa’ya attı canını…
Hoş
geldiniz, safa getirmedinizse de geldiniz sonuçta. Başımız gözümüz üstünde
yeriniz vardı.
Göçün
ilk yorgunluğunu üzerinden atanlar, ekmeğinin, iaşesinin derdine düştü.
Küçük,
basit gündelik işlerde çalışanlar olduğu gibi birkaç kuruş birikimle gelenler
kendilerine ufak işyerleri açmaya başladılar.
Buraya
kadar her şey normal karşılanacak kadardı, olmasa bile…
Ama
günler geçtikçe, bunlara bir haller olmaya başladı.
Cinayete
varan kavgalarda, darp ve hırsızlık olaylarında, fuhuş, dilencilik gibi
alanlarda boy göstermeye başlayanlar oldu.
Aramıza
karışmış, mahallemizde, apartmanımızda, bitişik kapıda oturan bu insanlar gün
geçtikçe huzur bozmaya, asayişi aksatmaya başladılar.
Önlerinde
liderleri, karşılarında muhatapları olmayınca başına buyruk, adeta serseri
mayın gibi aramızda dolaşan bu insanların arasından suça eğilimli olanların
tespiti ve yakalanması da giderek zorlaşmakta, emniyet güçlerimiz çaresiz
kalmaktadırlar.
Çözüm ise tez elden ve
en kısa zaman içerisinde bu insanların topluca kalabilecekleri kontrol altında
tutulabilecekleri kamp alanları oluşturulması,
Bu
insanların şehirden tecrit edilerek kendilerine ayrılan bu alanda ikamete
zorunlu kılınmaları, bunun için gerekirse polisiye tedbirlerin acilen alınması,
Bunlardan
çalışabilir durumdakilerin devlet kontrolünde, gerekirse servis araçlarıyla işe
gidip gelmeleri sağlanmalıdır.
Yoksa
yakın bir gelecekte bu misafirperverliğimizden çok pahalı bedeller ödeyerek
kurtulmaya çalışacağız.