Nejat Karagöz
25 Şubat 2014
Bu üç kelimeyi yan yana getirdiğinizde akıllara pek çok şey aynı anda üşüşür.
Bense kendi aklıma üşüşenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir takım sivil toplum kuruluşlarının sözcüleri, Topçumeydanı’nın bir alan olarak düzenlenmek üzere yıkılıp yeniden inşa edilmesi sürecinde buraya bir isim arayışına girmişlerdi.
Bu sıralarda Mısır’daki iç karışıklığın simgesi haline gelen, neredeyse Mısır ile birlikte anılan Rabia meydanının buraya, yani Topçumeydanı’na isim olarak verilmesi fikri işlenmeye başlandı.
Bu fikir, kendi tarihinden, geçmişinden habersiz, kendi tarihine, değerlerine duyarsız kimselerin, sırf iktidar partisinin başkanının gittiği her yerde bu meydanın ismini dört parmağı ile simgeleştiriyor diye, bundan keramet uman bir takımın ürettiği, iler-tutar yanı olmayan bir fikirdi.
Nitekim hemen aynı tipler, Meydanın altında bulunan oto parkı havalandırmak için açılmış bulunan bacalarının üzerini örtmek üzere yapılmış olan ve Piramidi andıran tenekeler için de “Küfrün Sembolü” deyiverdiler.
Bu cehalet ve garabetler bize özgü olmalıydı. Çünkü orasının zaten anlamını tarihinden alan bir adı vardı ve çok da şık duruyordu. Dünyanın her yerinden her gün meydanlarda insanlar bir şeyleri karşı durmak için birikebilir, olaylar çıkabilir, insanlar hayatlarını kaybedebilir… Bu hareketlerin, olayların bir yerlerin tarihine geleneğine, yerleşik kültürüne bu denli nüfuz etmesi olacak iş değildir.
Öte yandan o piramidi andıran tenekelerin çirkinliği güzelliği ayrıca tartışılabilir elbet. Hatta tartışmaya bile gerek yoktur; yetkililerden birinin dikkatinin çekilmesi bile yeterlidir.
Ama öyle değil.
Mesela sosyal medyada Rabia ismine karşı çıktığım için bana gelen bir mesajda “İslami değerlere karşı” olmakla suçlanıyordum.
Bu mudur?
Değildir elbet. Allah akıl ve feraset versin deyip geçiyoruz bunu.
İstediğimiz, bu memleket için daha ciddi meselelere kafa yorulmasıdır. Daha akıllıca, daha kalıcı ve daha çok değeri olan işler…
Örnek mi?
Mesela Büyükşehir Belediye Başkanı adaylarından projelerini sorup, bunların yapılabilirliklerini, yapılırsa daha iyi olur mu olmaz mı gibi konuları pekâlâ tartışabiliriz.
Ama bunun için adının önünde –ya da arkasında- STK yazması yetmiyor. Bilgi ve birikim ama özellikle de feraset gerekiyor.
Galiba bütün mesele de bu!