Ali H. Demir
29 Ocak 2013
Milli Eğitim Bakanlığındaki görev değişimi sonrası Ömer DİNÇER’in yerine Nabi AVCI getirildi. Bu durum eğitim sisteminin yönetim sürecine ne tür değişiklikler getirecek zaman gösterecek. Eski bakanın göreve geldiği ilk günlerde bir çok kişide olumlu bir beklenti hakimdi. Yönetim alanındaki uzmanlık bilgisini Milli Eğitim Bakanlığında da olumlu şekilde kullanacağı beklentisi bu olumlu beklentinin temel sebebi olarak değerlendirilebilir. On sekiz aylık bir bakanlık döneminde sayın Ömer DİNÇER’in kişisel anlamda eğitim sistemine damga vurmasını beklemek doğru olmayabilir. Daha çok üyesi olduğu hükümetin eğitimle ilgili siyasetine uygun olarak bir şeyler yapmaya çalıştı. Görev yaptığı süre içinde iyi veya kötü tarafları ile eğitim sisteminin işleyişine yön vermeye çalıştı. Ancak bu süre içinde özellikle kendisinden beklenen uzmanlık bilgisini olumlu yönde sisteme dahil edebildiğini söylemek neredeyse imkansız görünüyor. Tersine sayın Ömer DİNÇER’in dönemi yönetim anlamında önemli tartışmaların yaşanmasına neden oldu denebilir. En başta bakanlık merkez teşkilatında yer alan yönetim birimlerindeki personelin tümüne yakınının görevden alınması, kadrolarının boşaltılması, müşavirlik kadrolarına alınarak adeta kızağa alınması ardından yerlerine yenilerinin vekaleten getirilmesi uygulaması önemli tartışmalara yol açtı. Bakanlık merkez teşkilat kadrolarına yönetici atama konusunda herhangi bir kuralın olmaması yapılan atamaların da neye göre yapıldığının belirsizleşmesine yol açtı. Yönetim konusunda uzmanlık bilgisi olan sayın Ömer DİNÇER’in yönetici atamada var olan bu belirsizliği kaldırmaması kendisi açısından da önemli bir eksiklik olarak kayıtlara geçmiş oldu. Aynı uygulamanın benzeri il milli eğitim müdürlüklerine yapılan atamalarda da görüldü. Elli-altmış civarında il milli eğitim müdürü yine merkeze çekilerek yerlerine yenileri atandı. Bu atamada da yine yönetici atama sistemindeki belirsizlik nedeniyle neye göre atama yapıldığı bilinmeksizin yapılan görevlendirmeleri basından öğrendik. Liyakat, kariyer, yeterlilik gibi ölçütler dikkate alındı mı alınmadı mı bilemiyoruz ancak ortada bir çok dedikodular dolaştı durdu. Örgütün, kurumun, kamu oyunun bilgilendirilmesi sürecinde yönetim birimlerinin açık iletişim kanallarını etkin bir şekilde kullanmaması dedikoduların güçlenmesine yol açmakta. Yönetim konusunda kariyer sahibi olan sayın Ömer DİNÇER’in bunu bilmemesi imkansız olduğuna göre aksine hareketin nedeni konusunda yapılacak yorumları okuyucuların vicdanlarına bırakmak en iyisi.
652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin gereği olarak özellikle aralık ayı içinde yapılması düşünülen şube müdürlüğü atamaları da bir başka sorun olarak karşımızda bütün açıklığı ile duruyor. İllerin büyüklüğüne göre en az on üç kişilik şube müdürlüğü kadrolarına atanma yapılacağı duyurusu kısa bir süre sonra yürürlükten kaldırılmasına rağmen illerde görevlendirmeler yine de yapıldı. Yönetici atamalarındaki belirsizlik burada da kendini gösterdi. Kimin hangi kritere göre atanacağı belirsiz olduğu için yapılan görevlendirmelerle ilgili de yine bir çok dedikodu, yorum, akıl yürütme ortalığı doldurdu. Sendikal kriterler, siyasal kriterler ve daha diğer bir çok kriterler üzerinde yorumlar yapıldı. Ama açık bir bilgilendirme yapılmadığı için yine herkesin yorumu kendisine göre oldu. Ancak atama yapılacağı duyurulduktan sonra iptal edilmesi, iptal edilmesine rağmen yine de atama yapılması, üstelik de hiçbir açıklama, bilgilendirme yapılmaması doğal olarak sistemin yönetimi konusunda önemli şüphelerin oluşmasına neden oluyor. Tüm bunların yönetim konusunda kariyer sahibi bir bakanın döneminde yapılması en başta var olan iyimser havanın dağılmasına da neden olmuştur.
Eğitim sisteminin yönetim yapısının güçlendirilmesine dair beklentilere rağmen yapılan uygulamalar sisteme olan güvenin azalmasına yol açmaktadır.
Bakanlık merkez teşkilatı ile ilişkisi bulunanlardan edinilen bilgi kırıntıları, kanaatler, algılar bakanlık merkez teşkilatında işleyişe dair bilgi sahibi olanların bir elin parmağını geçmediği, bakanlık merkez teşkilatında kimin ne olacağına dair bir bilgisinin olmadığı, yapılacaklar konusunda bakan beyin kendisi ve çevresindeki birkaç kişi dışında hemen hiç kimsenin bilgisinin olmadığına dair söylentiler, dedikodular sürekli dolaşıp durdu. Bu tür dedikodulara kulak asılmaması tavsiye edilebilir ama doğru ve açık bilgilendirmenin olmadığı bir sistemde dedikodular kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bunu yönetim konusunda kariyer sahibi olan birisinin bilmediğini düşünmek gerçekçi olmayacaktır.
Eğitim sisteminin yapılandırılmasına yönelik olarak hayata geçirilen kademeli eğitim sistemi uygulaması sonrası yapılan hızlı düzenlemeler yönetim alanı dışında da sorunlara neden olmuştur. Bu düzenlemelerden en göze çarpanlarından birisi alan değişikliği uygulamasıdır. Alan değişikliği uygulamasının mantığını anlayabilmek eğitim sistemi açısından mümkün görünmemektedir. Ancak personel politikalarındaki yanlış uygulamaların getirdiği tıkanıklığı aşmada bir çare olarak yapılan bu uygulama eğitimde önemli sorunlara yol açacaktır. Geçmişte ziraat fakültesi, veterinerlik fakültesi ve diğer fakülte mezunlarının öğretmenliğe atanması uygulamasının sisteme getirdiği sorunların benzeri alan değişikliği ile ortaya çıkacaktır. Farklı fakülte mezunlarının öğretmenliğe alınması tartışmaları uzun bir süre devam etti. Bu tartışmalar halen sona ermiş değildir. Farklı alan mezunu kişilerin öğretmen olarak atanması sonrası bu şekilde sisteme giren öğretmenlerin içinden çok değerli, çok çalışkan, çok verimli olanların sayısı hiç de az olmamakla birlikte bu uygulamanın temel mantığının yanlışlığını da kabul etmek gerekiyor. Hangi alandan gelirse gelsin herkesin öğretmenlik yapabileceği inancı en başta öğretmenlik mesleğine olan inancı zayıflatmıştır. Alan değişikliği uygulaması da benzer bir etkiye sahiptir. Alan değişikliği uygulamasını zorlayan yanlış personel politikalarının düzeltilmesine yönelik önlemlerin alınması gerekiyor. Bu yapılmadığı sürece sorunlar yaşanmaya devam edecektir. Personel politikaları yönetim biliminin en önemli çalışma alanlarından birisidir. Böyle bir alanda yönetim konusunda kariyer sahibi bir bakanın hemen hiçbir çalışma yapamaması gerçekten üzücü bir durum.
Eğitim sisteminin düzenlenmesine yönelik çalışmaların yürütüldüğü dönemde yönetici ve öğretmenlerin manevi anlamda desteklenmeleri önemli bir gereklilikti. Oysa düzenlemelerin yapıldığı dönemde öğretmenler ve yöneticiler bakanlık makamının üst birimleri tarafından desteklenme yerine tam tersine eleştiri ile karşılaştılar. Öğretmenlerin gerektiği gibi çalışmadığı, yöneticilerin beğenmedikleri takdirde istifa etmeleri yönündeki tavsiyeler, soruşturma ile korkutma uygulamaları eğitim personelinin manevi/moral yönden yıpranmasına neden olmuştur. Bu uygulamaların yönetim kariyeri olan bir bakanın döneminde olması eğitim çalışanlarını gerçekten üzmüştür.
Eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması sürecinde ilkokul, ortaokul uygulamalarının getirilmesi sürecinde ders saatlerindeki farklılıklar, dershanelerin kapatılmasına yönelik yapılan tartışmalar, sınav odaklı yaklaşıma çözüm olacak öneriler büyük bir belirsizlik içinde bulunmaktadır. Sınıflar itibariyle ders saatlerindeki farklılıklar okullarda önemli sorunlara yol açacak gibi görünüyor. Özellikle kırsaldaki okullar, taşımalı okullar farklı ders saati uygulayan sınıflardaki öğrencilerin önemli sorunlarla karşılaşmasına neden olacaktır. Taşınan öğrencilerin bir kısmının dersi bitmişken bir kısmının dersleri devam edecektir. Bu durumda dersi biten öğrenciler dersi devam eden öğrencileri beklemek zorunda kalacaktır. Okulda kalan öğrencilerin başında bekleyecek öğretmenlerin durumları bir başka sorunlu alan olarak karşımıza çıkacaktır. Eğitim sisteminde yapılan bu tür uygulamaların sistemin içinde bulunan kişilere danışmadan tek kişinin verdiği kararlarla hayata geçmesi yönetim sistemi açısından sorunlu bir durumdur. Yönetim örgüt içinde en alttaki kişiden en üstteki kişiye iki yönlü bir iletişime dayanması gerekirken alt birimlerin görüş ve önerisini almaksızın hayata geçirilen uygulamalar sisteme katkıdan çok zarar getirecektir. Geçmiş dönemde bu tür uygulamalara bol bol yer verilmiştir. Yönetim konusunda kariyer sahibi bir bakanın bu tür uygulamalara yol açması eğitim sistemimiz açısından gerçekten üzücü bir durumdur.
Alınan kararların, yapılan uygulamaların sistem bütünlüğü, mevzuat bütünlüğü, eğitim uygulamaları bütünlüğü içinde getirecekleri ve götürecekleri konusunda yeterli değerlendirmeler yapılmadan harekete geçilmesinin sonuçlarını yine geçmiş dönemde bol bol yaşadık gördük. Kanunlar, yönetmelikler alelacele çıkarılınca var olan çelişkilerin giderilmesi konusunda ne yapılacağı sistemin içinde uygulayıcıların zihin karmaşası yaşamalarına neden oldu. Ders programları, dersler, seçmeli dersler değiştirilirken ortaya çıkan yeni durumlar var olanlarla çelişti. Bu durumlarda ne yapılacağı konusunda hemen herkes gözünü bakanlık merkez teşkilatına çevirdi. Oradan net, tutarlı, açık bir bilgilendirme, direktif, açıklama gelmeyince çelişkili de olsa herkes kendine göre çözümler buldu. Rehberlik saati kaldırıldı denildi ama daha önce çıkarılmış ve yürürlükte olan rehberlik programı ders saatleri dışında uygulanacak denilerek gerçekten garip bir uygulamaya imza atıldı. Sosyal etkinlik uygulamalarına ilişkin geçmişte var olan ders saati kaldırıldı ama mevzuat gereği uygulamalara devam edilecek denildi. Kanun Hükmünde Kararnamenin çıkması sonrası sistemde yönetim ve denetim alanındaki uygulamaların ne olacağı hala belirsizliğini korumaya devam ediyor. Bu ve benzeri uygulamalar sistemimiz içinde tam bir karmaşa olarak varlığını devam ettiriyor. Örgütsel işleyiş içinde böylesi karmaşaların yaşanması yönetim konusunda kariyer sahibi bir bakanın döneminde yaşanması gerçekten üzücü bir durum.
Eski bakanımız sayın Ömer DİNÇER zamanında ortaya çıkan bu karmaşa umalım ki yeni bakanımız sayın Nabi AVCI zamanında da devam etmesin. Eğitim sistemi içindeki yönetim yapılanmasındaki belirsizlikler, eğitim öğretim uygulamalarındaki karmaşa, iletişim eksiklikleri, tek adam yönetim anlayışı, bilgilendirmeme, katılıma engel olma veya hiç değer vermeme, alandan haberdar olmaksızın karar ve uygulamalara girişme gibi olumsuzluklar umalım ki bu dönemde olmasın.
Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..
Ali Hikmet DEMİR