İbrahim Halil Okuyan
27 Aralık 2012
Genç bir adam kendi yöresinde çok tanınan bir bilgenin yanına gitti. Derdi biraz farklıydı.
Genç yaşında hep başarı kazanmıştı.
Babasından devraldığı küçük işi hızla büyütmüş,
Zengin olmuştu.
Çevresindeki herkes ona saygı gösteriyordu.
Düşmanı yoktu.
Evlilikleri başarılı olmuş,
Çok genç yaşlarda başlayarak birkaç kez baba olmuştu.
Ve genç adamın derdi de buradan sonra başlıyordu.
Bu kadar erken başarı,
Çok başarı,
Çok sayılmak yüzünden bütün çevresindeki insanları
“küçük” görmeye başlamıştı.
Genç adam için “önemli” hiçbir iş,
Hiçbir insan,
Hiçbir durum kalmamıştı.
Hiçbir konuşmayı birkaç dakikadan fazla dinleyemiyor,
Okumaya başladığı her şeyi birkaç dakika içinde elinden bırakıyordu.
Bilge kişi genç adamı uzun uzun dinledi.
Genç adam anlattıkça anlattı.
Sonra da bilge kişi sordu:
“Yaparken zevk aldığın,
Her şeyden daha fazla ilgini çeken hiçbir şey yok mu?”
Genç adam bir süre düşündü ve cevap verdi:
“Satranç…” dedi,
“Ama satrancı da çok iyi oynadığım için rakip bulamıyorum.”
Bilge kişi “Güzel” dedi,
“Burada bir öğrencim var, o da iyi satranç oynuyor.”
Öğrencisini çağırdı, satranç masası kuruldu.
Genç adam ve öğrenci karşılıklı oturdular.
Bilge kişi aniden “Bir dakika” dedi,
“Bu satranç karşılaşması biraz farklı olacak.
Kaybeden,
Kafasını da kaybedecek.
Kaybedenin kafasını.
Ben kendi elimle,
Kendi hançerimle keseceğim.
Tamam mı?”
Öğrencisi “Tabii efendim” deyince genç adam da daha zayıf bir sesle “Tamam” dedi.
Oyun başladı.
“Her şeyi en iyi yapan”,
“Her şeyde en başarılı” genç adam boncuk boncuk terliyordu.
Yaptığı her atak bilgenin öğrencisi.
Tarafından ustaca savuşturuluyordu.
Genç adam terlemeye devam ediyordu.
Bir süre sonra savunmaları düşmeye başladı.
Öğrenci usta hamlelerle genç adamı sıkıştırmıştı.
Genç adam bir an bilge kişiye baktı.
Gözleri korku doluydu.
Bilge kişi o an,
Bir el darbesiyle satranç masasını devirdi:
“Tamam bitti! Hiç kimsenin kafası kesilmeyecek!”
Genç adam önüne bakıyordu.
Bilge kişi konuştu:
“İşte tekrar tutkuyu yaşadın…
Dikkatini toplamayı öğrendin…
Hiç kimseyi küçümsememen gerektiğini gördün…
Her an ölümün yanında yaşadığın için her şeye değer vermen gerektiğini anladın…”
Sonra bilge ve öğrencisi yere saçılmış satranç taşlarını birlikte toplayıp kutusuna koydular.
Oysa Isaac Asimov der ki:
“Hayat, satrancın aksine şah mattan sonra da devam eder.”
Sözün Özü
Heyecan,
“Yaşam Enerjisi” dir ve ilginç bir “Süreç” le duygulara dönüşür.
Bu nedenle çoğu insan kaygı, endişe, korku, panik ve
Stres kavramını heyecanla karıştırır.
Kavram kargaşasında zihin neyle uğraşacağını bilemez,
Dikkat dağılır,
İşler Arapsaçına döner.
Kişi heyecanın enerjisinden güç ve destek almak yerine,
Heyecanın etkileriyle uğraşmaya başlar.
Dikkat dağıldığı için performans düşer, moral bozulur.
Bu kez heyecanın adı stres olur.
Stres durumu uzun süre devam ederse,
Hastalığa dönüşme aşamasına kadar gider.
Heyecanı bastırma yöntemleri geliştirmek,
İlaç kullanmak çözüm değildir.
Stresi yönetmeyi öğrenmek değil,
Heyecanı yönetmeyi öğrenmek doğru ve etkili yaklaşımdır.
Heyecan sürecini doğru ve etkili yöneterek,
Yaşanan olumsuzluk bir anda olumluluğa dönüşür.
Heyecanınınız hiç eksik olmaması dileğiyle…
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
26.12.2012 Şanlıurfa