Mehmet Göncü
12 Eylül 2012
Geçenlerde beni telefonla arayan Şanlıurfa Milletvekilimiz Dr.Abdulkerim Gök, “UNESCO 2012 yılını Nabi yılı olarak ilan etti. Bu nedenle; ilimizin yetiştirdiği bu önemli ve ünlü şairi halkımıza çok boyutlu olarak tanıtmak, yazılar yazmak, sayın hemşerilerimizi de mutlu edecek ve onurlandıracaktır” dedi.
Gerçekten Sayın Vekilimize ben de hak veriyorum. Şairimizi tanıtmak ve rahmetle anmak ulvi bir görevdir. Bu manada ben de Nabi’yle ilgili olarak bir müddet önce bir yazı gazetemiz Hizmet’te kaleme almıştım.
Makalemi okuyan Sayın Yusuf Demirkol gibi bazı duyarlı hemşerilerimiz de bana teşekkür etmişlerdi.
Bu günlerde Nabi’yle ilgili bazı duyarlı kişiler tarafından kaleme alınmış çok faydalı güzel köşe yazıları okudum. Geçen yıllarda da Şairimizle ilgili İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz ve Belediyemizin de yayınlamış olduğu kitapları var.
Sayın Abuzer Akbıyık da, bu konuda çok boyutlu ve tanıtıcı bir makale yayınlamıştı, okudum ve faydalandım.
Keza; Sayın Milletvekilimiz Dr.Abdulkerim Gök de Nabi’yle ilgili anlamlı bir yazı kaleme almış. Bir Urfalı olarak kendisine teşekkür ediyorum.
Ben bu yazımda Nabi’nin hayatından ve önemli şiirlerinden bahsetmeyeceğim.
Zaten bu konuda kitap ve makale yazmış Mehmet Kurtoğlu gibi çok sayıda muhterem zatlar var. Ben şahsen bu eserlerden çok istifade etmişimdir.
Neyse biz dönelim yazımın konu başlığındaki olaya.
Efendim bildiğim kadarı ile Nabi bir dönem Urfa’ya yakın olan Halep şehrinde ikamet etmek ister. Bu talebi yerinde gören dönemin Sadrazamı, Nabi’nin bu isteğini yerine getirir ve kendisine bir lojman tahsis eder. Çeyrek yüzyıl gibi uzun bir müddet bu lojmanda oturan Nabi, hamisi olan Paşa Sadaretten azil edilince yerine gelen Ali Paşa tarafından hissi ve kineyi sebeplerle Nabi’nin lojmanını elinden alır.
Bu duruma çok üzülen Şairimiz Nabi, bizim okul dönemlerinde ve Sıra gecesi sohbetlerinde sık sık okuduğumuz gazel formatındaki şu güzel ve anlamlı şiiri yazar;
Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz
Biz neşatın da gamın da rüzgârın görmüşüz
Çok ta mağrur olma kim meyhane-i ikbalde
Biz hezaran mest-i mağrurun humarın görmüşüz
Top-i ah-i inkisare paydar olmaz yinede
Kişver-i cahın nice sengin hisarın görmüş
Bir huruşiyle eder bin hane-i ikbali pest
Ehl-i derdin seyl-i eşg-i inkisarın görmüşüz
Bir hadeng-i cangüdaz-i ahdır sermayesi
Biz bu meydanın nice çapiksüvarın görmüşüz
Bir gün eyler destbeste paygâhı caygâh
Bîn adet mağrur-i sadrın itibarın görmüşüz
Kâse-i deryüzeye tebdil olur cam-i murad
Biz bu bezmin Nabi’ya çok badeharın görmüşüz
Urfalı Şair Nâbi
Sevgili okuyucularım, üstadı azam Nabi bu şiirinde yaşadığı dönemdeki bazı görevlilere emanet edilen mevki ve makamları, kendilerinin nevi şahıslarından kaynaklanan bir güç gibi görmelerini telin amaçlı olarak çok güzel bir ifadeyle uyarmaktadır.
Cenabı Mevlam, Nabi ve ahfadına rahmet ve mağrifet etsin, tümünün de ebedi mekânları cennet olsun.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla..