Ömer Elçi
2 Şubat 2011
Yazar, çizer, düşünür, sanatçı bardağın dolu kısmını mı, oksa boş kısmını mı toplumla paylaşmalı?
Boş kısmını paylaşanlara sürekli eleştiriyor, karamsar diyenler olabildiği gibi; dolu kısmını paylaşanlara iyimser, toplumun yaşadığı olumsuzlukları göremiyor gibi nice tanımlamalar yapılabiliyor.
Zaman diliminde “boş yazıyor, dolu yazıyor; boştan doluya, doludan boşa yazarken önerilerde de bulunuyor” tanımlamalarını saygıdeğer okuyuculardan duymaya başladık. Bununla beraber seçim dönemlerinde ortaya çıkan kelebek yazarlar içinde tanımlamalar oluşmaya başlasa da herkes kendince toplumsal değişime katkıda bulunmaktadırlar…
Beyin fırtınaları oluşturabiliyorsa yazarlar, çizerler, sanatçılar ve bireyler; farklı görüyorsa ve farklı düşünüyorsa bireyler gelişim ve değişim için umutsuz olmamak gerek farklılıkları da cezalandırmamak gerek…
Farklı düşünceleri geçmişte cezalandıranları, sindirenleri yok etmeye çabalayanları günümüzün tarihi ve buna bağlı olarak geleceğin tarihi anlayışla karşılamamıştır ve de karşılamayacaktır…
Türkiye ve buna paralel olarak Şanlıurfa beyin fırtınası oluşturanları ne kadar anlayabiliyor?
*
Şanlıurfa Belediye Başkanlığı görevini sürdüren, ikinci dönem seçimlerinde anlaşılmaz şekilde Belediye meclis üyeliğini iktidar partisine verdirerek belediyedeki kilitlenmeleri oluşturanların şimdi trafik kilitlenmelerinden şikâyetçi olma hakkı var mı?
Bazı insanların trafikte her türlü sorumsuzluğu gösterirken, bazı halk otobüsü ve öğrenci servisleriyle, kargo servislerinin de sorumsuzluklarına ses çıkarmamasıyla hiçbir zaman çözülemez…
Hele ki bazı otobüs şoförlerinin Urfa’nın lanetlenmesi gereken aşiretçilik yanlışlığından güç alarak ikide bir belediye başkanını tehdit etmesi; Belediye başkanına saldırmaya çalışmasına ses çıkarmamasıyla hiçbir şekilde çözülemez…
Eksileri de olabilen ama artılarıyla Türkiye genelindeki belediyecikte örnek gösterilen Şanlıurfa Belediye başkanına kör siyaset uğruna yapılanlara demokratik tepki göstermeyenlerin eğri oturup eğri konuşması doğru Urfa’yı oluşturabilir mi?
*
“Urfa genelde doğrudan değil ama güçlüden yana olmayı yeğler” der büyükler…
Urfa siyaseti 1980’den sonra Anavatan, sonrasında Ak Parti rüzgârına kendini bırakıp, siyasetin getirisi bulutların altına leğenini taşımaya çalışıyor…
Aşireti ve parası olan çizgi film kahramanı He-man olmak veya He-man oldurulmak istenirken; medyada da He-man’larin, Ozmo’larının ortaya çıkması salt Urfa’ya özgü siyaset midir?
Türkiye medyası seçimlerde el ovuşturur, bilgisi becerisi az ama parası çok olanlara şemsiyesini ters çevirirken; doğrucu Davutlara genelde sırtını döner. Seçimler sonrası ise He-man’ların ilgisizliği, bilgisizliği ve bazen de densizlikleri nedeniyle doğrucu Davutlardan timsah gözyaşları dökerek yardım diler…
Seçimler öncesinde medyada oluşan, seçimler sonrasında ortadan kaybolan ozmolara saflıkları nedeniyle inananlar da yaşamın kısır döngüsüne umutsuzca kürek çekmeye mahkûmlaşırlar…
Türkiye ve Urfa gerçeklerini görmek, bilmek istemeyenler hür iradeleriyle hareket etmedikleri takdirde gelecekteki zaman diliminde çocuklarının haklı sorguları karşısında vicdan sızıltısını yaşarlar mı?
*
Ben sözcüğünü, bizle maskeletip, tek adamlılık yolunda yürüyenleri de; araştırmadan, okumadan, kulaktan dolma bilgilerle demokratik hakkını kullanmasını bilmeyenleri; doğruyu savunması gerekirken, bireysel menfaatlerini toplumsal menfaatlerden üstün tutanları halkta, hakta muhakkak ki yargılar…
“Urfa genelde doğrudan değil ama güçlüden yana olmayı yeğler, güçlendirilenler de istediklerini istediği an döver ve keyif üstüne keyif sürer” diyor bazı büyükler…