Cihat Kürkçüoğlu
20 Aralık 2010
13 Kasım günü “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Üyeleri 3. Koordinasyon Toplantısı” na katılmak üzere İstanbul’daydım. Sabah telefonum çaldı ve üzücü haberi eşim verdi. Abdurrahman Kızılay solunum yetmezliğinden dün vefat etmiş diye. Sabah radyoda dinlemiş.
Ömrünü Kerkük müziğine ve Kerkük Türkü’nün gördüğü zulmü dünyaya duyurmaya adamış, her hoyratı, her türküsü feryat figan içeren 70 yıllık bir ömür, gök kubbede “hoş bir sada” bırakarak bu dünyadan göçmüştü.
Hemen vefalı dost Mehmet Özbek’i arayıp baş sağlığı diledim. Üzüntüsü büyüktü. O da; “Hepimizin başı sağ olsun” dedi.
Kerkük ve Abdurrahman Kızılay adını Ortaokul yıllarında (1960’lı yıllar) Irak Radyosunun Türkmence kısmında yapılan müzik yayınlarında duyduk. Adını ilk kez duyduğumuz, yerini dahi bilmediğimiz Kerkük’ün adını tam telaffuz dahi edemiyor, bazen “Kerküt” diyorduk, bazen de Kelkit’le karıştırıyorduk.
Türkülerin sözleri, melodik yapısı ve hoyratlar o denli Urfa’ya benziyordu ki uzaktan tanıdığımız bu şehre, radyodan dinlediğimiz sanatçılarına, Abdurrahman Kızılay’a, merhum Abdülvahit Küzecioğlu’na hayranlık duyuyorduk.
1974 yılında Ankara’da Turizm ve Tanıtma Bakanlığında göreve başladığımda her ikisi de Kerküklü olan ve bu gün rahmete kavuşmuş bulunan Adnan Osmanoğlu ve Adil Sakallı mesai arkadaşlarımdı. Adnan Bey benden büyüktü ve Ankara’da Kerküklülerin saygı duyduğu değerli bir şahsiyetti. Adil Bey ile aynı yaştaydık. Adil Bey’in Bahçelievlerdeki bekâr evinde her hafta sonu buluşur, ev arkadaşı Kerküklü Çetin Dökmeci ve diğer Kerküklü dostlarla müzik meşk eder, sohbet ederdik. Sohbetlerimizde, Kerkük’te kullanılan onlarca kelimenin aynısının Urfa’da da kullanıldığına şahit olur, birbirine mesafe olarak uzak, ancak kültür bağı ile son derece yakın olan bu iki şehrin “dayı-yeğen” düzeyinde akraba olduğunu konuşurduk.
Bu buluşmalara birkaç kez merhum Abdurrahman Kızılay da katılmış ve ortaokul sıralarından itibaren sevgi duyduğum o güzel insanla tanışma fırsatım olmuştu.
Daha sonraki yıllarda çeşitli vesilelerle, özellikle de Urfa Belediyesinin 11 Nisan Kurtuluş Bayramı etkinliklerinde sevgili Mehmet Özbek ile defalarca Urfa’ya gelen Kızılay, “Dayılarım” dediği ve çok sevdiği Urfalılarla hasret gidermişti.
Mehmet Özbek-Abdurrahman Kızılay. Bir elmanın iki yarısı. Kardeşten de öte bu iki dost, 40 yıldır ayrılmaz ikili idi. Yüzlerce radyo, televizyon ve sahne programına birlikte çıkarak hoyrat atışmaları ve düet yapmışlardı. Türkmeneli TV için büyük bir özveri ile birlikte hazırlayıp sundukları “Altın Hızma” programı ilgi ile izlenen programlarındandı.
Birlikte hazırladıkları müzik albümlerinde Urfa-Kerkük müziğinden örnekler sunan Kızılay-Özbek ikilisinin 2002 yılı sonlarında yaptıkları “Mum Kimin Yanan Kerkük” albümü, baskı ve zulüm altında inleyen 1000 yıllık Türk ili Kerkük’ün feryadını dile getiren çok duygulu bir albümdür. “Mum Kimin Yanan Kerkük” albümü, yarinden (Türkiye’den) uzak kalmış bir sevgilinin (Kerkük’ün) ağıtıdır. Albüme adını veren Mehmet Özbek bestesi “Mum Kimin Yanan Kerkük” türküsündeki,
“Yıktılar Kalamızı
Sürdüler Balamızı
Daha can boğazdayken
Çektiler Sâlamızı”
dizeleri; suçsuz yere sürülen, darağacına çekilen Kerkük Türkmenlerinin feryadıdır.
Abdurrahman Kızılay’ı dinlerken gözleriniz dolar, udunun tellerinden dökülen nağmeler yüreğinizi bir hoş eder. Çünkü O’nun her türküsünde, her hoyratında Kerkük Türklerinin acıları, feryat ve figanı vardır. O;
“Kerküklüyem ben özüm
Kulak ver dinle sözüm
Canlar Kerkük’e kurban
Evvel başta ben özüm”
Hoyratında, yurdu için canını herkesten önce vermeye hazır olduğunu hançeresinin en yüksek perdesinden haykırırdı.
Kerkük türkülerinin sevilmesinde, Kerküklünün feryadının duyurulmasında önemli bir misyon üstlenen Abdurrahman Kızılay’dan dinlemeye doyamadığımız; Esmerim Güzel Esmer, Güler Oynarım, Yazmalı Gelin Yazmalı, Evlerinin Önü Boyalı Direk, Altın Hızma Mülayim, Altın Tabakta Bal Var, Dağlar Başın Alaydım, Aynaya Baktım Saç Beyaz Olmuş, Kalk Gidelim Şıh Bağına Gazele ve daha birçok Kerkük türküsü, yüzlerce hoyrat yetim kaldı.
Merhum Kızılay’ın ardından başta Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay birer taziye mesajı yayınladılar.
Cenaze törenine katılan Mehmet Özbek, can dostu Kızılay’la ilgili duygularını; “Kerkük Türkmen müziğinin usta sanatçılarından biriydi. Anadolu’ya Türkmen havalarını getiren ilk sanatçılardandı. Anadolu’daki geniş halk kitleleri onu dinledi. Bütün meselesi, Türkmen müziğini dünyaya tanıtmaktı. Kerkük adının Türkiye’de yer etmesinde önemli rol oynamıştır. Kendisini örnek alan sanatçılar var.” cümleleriyle dile getirmiş.
Saddam rejiminin kendisini kara listeye almasından dolayı yıllarca Kerkük’ten uzak kalan Kızılay’ı Türkiye bağrına basmıştı. Ama O, hep ata yurdu, ana yurdu Kerkük’ü düşündü.
“Muhubbet ölüncedir deme gözden ırağam”
hoyratıyla Kerkük aşkının, sevgisinin ölene kadar süreceğini, gözden uzak olsalar da hemşerilerini unutmayacağını söyledi. Ve ancak ölüm kendisini çok sevdiği Kerkük’ten ayırdı.
Başta Mehmet Özbek olmak üzere tüm dostlarına ve yakınlarına sabırlar diliyorum. Türk dünyasının ve Irak Türkmenlerinin başı sağ olsun.
Allah rahmet etsin, nur içinde yatsın.