Sabri Dişli
5 Aralık 2006
Ömer Elçi’yi gazeteden tanırım. Bende, efendiliği A kategorisinde yer alacak kadar düzgün izlenimi bırakmıştır… Halen de öyledir. Elçi, Kurtoğlu’nun Feodalite adlı şiirine çok öfkelendiğini, konuyu irdeleyeceğini dost olarak benle paylaştı, fikrimi sordu: “şiiri istediğin gibi eleştirebilirsin, hedef haline getirip teşhir etme” dedim. şiirle ilgili algıladığım yorumumu ilettim: şiirin başlığında ve sonunda gönderme yaptığı adres net, Zarfın üstünde ve kapağında “feodalite” yazıyor. Bunu alıp kelime cümle ve kıtalara bölmek doğru olmaz. “Dedim. “Çok sayıda kişiden görüş aldığını, benden başka herkesin bu şiirin köylüye hakaret içerdiğini” söyledi. Kurtoğlu’nu bu köşeden takdir veya eleştirdiğim olmuştur. Yüz yüze serzenişte bulunduğum da olmuştur. Eleştirilen Feodalite adlı şiiri aylar önce “Çağa Küsen Leyla” isimli şiir kitabında okumuştum… şiiri eleştirmem için beni dolmuşa bindirmek isteyenler oldu… Binmedim. Kurtoğlu ile dünyaya farklı pencereden bakarız. Urfa’ya bakış açımızda ortak yanlarımız çoktur. Dostluğuna güvenirim. Eleştiri tahammülüne hayranımdır. Urfa’da eli kalem tutan Kurtoğlu’nu eleştirmemiş kaç yazar vardır? Oysa onun akıl almaz enerjisiyle çıkardığı eserler ortadadır… Elçi’nin eleştiri yazısını fırsat bilerek; Feodaliteden beslenenler, şiirde kendinden vücut bulanlar, kaburgalarında besledikleri özel kini fışkırtırken, zil çalıp oynama başladılar. Bir yandan da el ovuşturup, tırnak sürtünüyorlar. Yazarı kurt önüne atmak kalaydır. Parçalanır, yenilir, yutulur, unutulur değil mi? Siz öyle sanın. Dönüp Tarihe şöyle bir bakın; onun gibi aykırı yazan yazarlar neler çekmiş… Sürgünler… Zindanlar… Kellesi kopartılanlar… Boğdurularak, ıstanbul boğazına atılanlar… Bugün o yazarlar efsane… Gönüllerde, dillerde, ders kitaplarında kaynakça olup çağlıyorlar… Öldürenin, sürenin, cellâdın adını anan var mı? Varsayalım ki şiirdeki adresler yeterince net değil, ifadeleri amacını aşmış… Kurtoğlu’nun verdiği onlarca eserin kredisi tükendi mi? Bu kadar basit mi? “Töre feodalitenin öz oğlu” demiş şiirin sonunda… ısteyen babasına sahip çıkabilir… Kurtoğlu bir şiire harcanacak kadar ucuz değildir… ***** Seyyar cenaze yıkama aracı Gayet ciddi bir şekilde yapılmış bir öneri: Efendim “şanlıurfa’da cenaze yıkama işlemleri evlerde yapılıyormuş… ıki tane Gasilhane varmış, kullanılmıyormuş… Vatandaşa acılı gününde hizmet verebilmek için bir camimizin yaptırma derneği seyyar cenaze yıkama aracı almak için kolları sıvamış” Beni köyümün yağmur sularında yıkamasınlar… Mercedes arabada “gasil” ettirsinler(!) * ılk olarak bir insan naşıyla karşılaştığım günü hatırladım. Henüz buluğ çağındaydım, evimizin iki köşe ötesindeki tetirbenin (çıkmaz sokak) kullanılmayacak kadar harap evde kimsesiz yaşlı bir amca yaşardı… Yaşlı amcaya yardım etmek için aynı kuşaktan komşu çocuğu arkadaşlarla yarışırdık. Evden sap yastık aşırdığımı net hatırlıyorum… Bir gün yaşlı amca öldü dediler… Hemen toplanıp camiden tabut ve musalla tahtası getirdik… Su ısıttık, cenazenin musalla tahtasında yıkanışını, mezara gömülmesine kadar her işleme yardımcı olduk. ınsan naşını ilk defa görüyordum. Üzüntülüydük ama görevimizi yerine getirmenin gururunu ve hazzını yaşıyorduk. Korkmuştuk, hem de çok korkmuştuk. Erkekliğe zeval getirmiyorduk, rengimizin solgunluğu bizi ele veriyordu… Akşam karanlığı bastığında cenazenin yıkandığı Tetirbenin önünden geçmemek için bir sokak fazladan dolaşırdım. Sokaktan gece yalnız geçmek zorunda kaldığımda bildiğim türküleri üç aylık öten horoz gibi bağırarak söylerdim. Günümüzde apartmanlarda cenaze yıkamak mümkün değil ama kenar semtlerdeki evlerin avlusunda halen cenaze yıkanmakta… Ölü kendi evinden çıksın anlayışı… “Taziye yeri merhumun evinde olur” inadını taziye evlerinin açılması sayesinde kırdık… Evde cenaze yıkama inadını kıramadık. Cenaze yıkama araç önerisini ilk duyduğumda mizahî bir malzeme bulduğumu sanıyordum. şuur altında sakladığım cenaze fobisi film şeridi gibi zihnimden geçince; meseleyi enine boyuna düşünmeye başladım. Gülünç bulduğum konu mantıklı gelmeye başladı. ınternetten araştırayım dedim… Meğer gerçekten “seyyar cenaze yıkama aracı” varmış ve birçok yerde hizmet veriyormuş. ****** Dolmuşlar zamlanacak mı? Mevcut hükmetin 4 yıllık iktidar süresinde mazot fiyatları %120 artırdı… O zaman şanlıurfa da minibüs fiyatları 200 kuruştu… şimdi 750 kuruş… Hesap bilen aradaki farkı çıkarsın öyle zam yapsın… “Ben zam yaptım oldu derseniz” Eyvallah sözümüz yok(!) ****** Urfa polisine de ikramiye Başbakan’ın şanlıurfa’yı ziyaret ettiği günlerde malûm Zabıta olayı vuku buldu. şehirde gergin günler yaşandı… Urfa’da görev yapan polis olağanüstü durumda 72 saat görev yaptı… Çoğu polis aşırı yorgunluktan kaynaklanan varis, topuk çivisi, ayaklarda susallık gibi hastalık geçirdi… Papa’nın gelip geçtiği illerin polislerine ikramiye verildi… ıkramiye verilme de kıstas ne? Emek… Başarı… Öyleyse Urfa polisi de ikramiyeyi hak etti… Eğer Ziyaretçiye göre ikramiye veriliyorsa; bekle ki; papa gelsin…