İbrahim Halil Okuyan
17 Ağustos 2010
Dünkü yazının devamı…
Tüm bu “birinci sınıf” insanlar arasında ben size sadece iki tanesini özellikle anlatacağım ki, bu ikisinin yaptığını yapabilmek sadece Neyzen Tevfik’e nasip olmuştur.
Malum, Gazi memleket meselelerini akşamları uzun oturulan meşhur sofralarda konuşurmuş.
Konu ile ilgili uzman kişiler çağrılır,
Fikirleri, görüşleri uzun uzadıya dinlenirmiş.
Ertesi gün Gazi en üst düzeyde bilgi sahibi olarak,
O engin dehası ve kültürü ile bir görüş oluştururmuş.
İşte bu sofralarda benim bildiğim sadece üç adam,
Üç “cesur yürek” o büyük karizmaya (büyüleyici özellik) “rağmen” bir şeyler söylemişler ancak gene de Gazi’nin sevgisinden mahrum kalmamışlar, tersine onurlu ve dik duruşları takdir edilmiştir.
Dr.Hikmet Boran
Atatürk’ün Sivas Kongresi’ni toplayacağını öğrenen askeri Tıbbiyeliler biz de temsilci yollamalıyız diyerek o zaman 3.sınıf talebesi olan Dr. Hikmet’i Sivas’a yollarlar.
9.9.1919 gecesi çoğunluğun çözüm için manda önerisinde bulunduğu bir ortamda Dr. Hikmet:
“Paşam üyesi bulunduğum Tıbbiyeliler adına konuşuyorum. Mandayı kabul edemeyiz.
Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar kim olursa olsun şiddetle ret ve tenzih ederiz.
Farz-ı muhal, manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder M. Kemal “vatan kurtarıcısı” değil “vatan batırıcısı” dır der ve tel’in ederiz” der.
Herkesin şaşkın bakışları arasında Gazi:
“İşte benim güvendiğim gençlik budur.
Müsterih ol evlat,
Parolamız tektir:
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” der.
Atatürk sonradan Dr. Hikmet’i vekil yapmak ister ancak bu tevazu sahibi gence bir türlü ulaşamaz.
Bu cesur insan büyük sanatçı Orhan Boran beyefendi’nin babasıdır.
Dr.Reşit Galip
Atatürk’ün evladı gibi sevdiği biridir.
İlkokulda her sabah söylediğimiz “And”ı da, yüksek öğrenim yaptığımız modern üniversitelerimizi de O’na borçluyuz.
1931 Sonbaharında Dolmabahçe’de bir akşam sofrasında kadın hakları konusunda zamanın maarif vekili ile tartışırlar.
Bu sert konuşmadan dolayı Gazi, Reşit Galip’e:
“Yorgun görünüyorsunuz,
Madem konuşmalar da hoşunuza gitmiyor,
Gidip istirahat edebilirsiniz” der.
Buz kesen ortamda Reşit Galip cevap verir:
“Burası sizin değil milletin sofrasıdır, kalkmam”.
İşi uzatmak istemeyen Gazi:
“O halde biz kalkalım, masayı beyefendiye bırakalım” der ve gece son bulur.
Reşit Galip ömrü boyunca hiç evlenmemişti.
Kendini tüm varlığı ile Türk Devrimine adamıştı.
42 yaşında beş parasız, veremden öldü.
Neyzen Tevfik
Rivayet olunur ki;
Atatürk’ün sofrasına çağrılan Neyzen’e “ney üflemesi” söylenmiş.
Neyzen de başlamış üflemeye.
Bir müddet sonra bakmış ki,
Herkes hararetli bir tartışma içinde, kendini dinleyen yok.
Birden üflemeyi kesmiş.
Müziğin aniden kesilmesini fark eden, şaşırmış devlet ricaline şu dörtlüğü söylemiş:
“Sanma ciddiyetle sarf ederim sanatımı
Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezm-i meyde süfeha’nın saza meftun oluşu
Nazarımda su içen eşeğe ıslık gibidir”
Neyzen Tevfik Üstattan başka bir Şiir:
BE HEY DÜRZÜ…
Ne ararsın ALLAH ile aramda..
Sen kimsin ki orucumu sorarsın.?
Hakikaten gözün yoksa haramda…
Başı açığa niye türban sorarsın.?
Rakı şarap içiyorsam sana ne..
Yoksa kimseye bir zararım içerim.
İkimizde gelsek kıldan köprüye..
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet..?
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden..
Dininden de soğuyacak bu millet.
İşgaldeki hali sakın unutma..
Atatürk’e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan gene çıkardın amma..
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.
Bütün bunları neden anlatıyoruz?
Özelde, Şanlıurfa’ya bakalım.
Okullarda öğretmenlerimizi, Okul Müdürlerimizi, Milli Eğitim Müdürlerimizi, Hastane Başhekimlerimizi (Kemal Kürkçüoglu olayını unutmayalım),Siyasi Parti il Başkanlarımızı, Belediye Başkanlarımızı, Valilerimizi idarecilerimizi,
Genelde; Milletvekillerimizi, Siyasi Parti Başkanlarımızı vb diğer insanlarımızı bu acıdan irdeleyelim lütfen.
Toplumda; liyakat yerine sadakat, itaat öne cıkmış.
Her şeyin sebebi bu kuralda gizli.
Son otuz yıla bakalım, kaç kişinin adını sayabilirsiniz yukarıda ismi yazılı insanlarla aynı değerde.
1980 Anayasasına, %92 ile evet dedik hep beraber.
Bu gün 50 yaş üstü insanlarımızın %92 si, o gün evet dedi diyebiliriz.
Bugün; o gün evet diyen insanlardan bu gün siyaset yapan bazıları, Anayasa değişikliğine evet derseniz, darbecilerden hesap sormuş olacaksınız yalanına, inanacağımıza, inanıyorlar.
Anayasa değişikliği toplumsal uzlaşma ile olur deniyor.
Mecliste bu yapılmadı.
Halk karar versin deniyorsa;
Önümüzde %92 ile halk tarafından onaylanmış bir Anayasa var, neden onu değiştiriyoruz ki.
!2.Eylül.1980 den hesap sormadan önce; e muhtıradan,
28 Şubattan başlayarak hesap sorulsa daha inandırıcı olacak bence.
Aksi takdirde bu referandumunun başka bir amacı var mı? acaba diye düşünmeden olmuyor.
Bu postun içinde ne var onu düşünmek lazım geliyor.
12 Eylül darbesinin arkasında olan, DIŞ GÜÇLER;
Bu gün 12 Eylüllü yapanlardan (geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye misali) hesap sorulması için, “Evet” denilmesini deklere ediyorlar (!).
Bu devletlerin iç işlerimize karışmasına; itiraz edende yok, belli ki, bu yönde destek talebi bizden geliyor.
12 Eylül darbesinden 30 yıl sonra hesap sorabilirsek (!) çağdaş ve demokratik bir ülke olacağız, tüm sorunlarımız hallolacak.
Bu daha önceden niye akıl edemedik ki.
Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili değişikliklerden iktidar ve muhalefet bahsedemiyor halka, çünkü yapılmak istenenleri halkın anlayacağı basite indirgeyemiyorlar.
Merak ettiğim şudur; hükümeti Anayasa Mahkemesi ve HSYK konusunda Anayasa değişikliği yapmaya zorlayan dinamikler nelerdir?
12 Eylül referandumunda evet çıkarsa seçimlerin normal zamanda yapılması mümkün olmayacaktır.
Çünkü AKP’nin bu Anayasa değişikliklerinden sonra,
Yapacağı uygulamalar, zamanında yapılacak secimde onu zora sokacaktır.
O zaman, tek yol kalıyor.
EVET, ÇIKARSA, ERKEN SEÇİM.
Sonrasını bilemeyiz.
Son pişmanlık fayda vermez iyi düşünmek lazım.
Neticede bu referandum;
AKP İLE DEVAM MI, TAMAM MI OYLAMASINA DÖNÜŞECEK.
Halkımız kararını buna göre verecek sanırım.
Erkan Yolaç’ın sunduğu; “EVET, HAYIR” yarışması gibi.
EV ve ET ;et fiyatların tavan yaptığı bu günlerde, yan yana iyi durmuyor gibi,umarım bu arada ithal et gelirde fiyatlar düşer halkta eti tekrar evinde,sofralarında görür..
Sonuç; Hayırlı olsun milletimize.
Saygılarımla.