Sabri Dişli
7 Kasım 2006
Hayır hayır!!! şanlıurfa’da Pastane açılışı yapıldı… Açılışı, şanlıurfa da bulunan Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Kürşat Tüzmen yaptı… 101 Fabrikanın açıldığı yerse; Kayseri Fabrikaların açılışını yapan da Kayseri Milletvekili; Sayın Abdullah Gül. Yani Eski Başbakan… Yani Dışişleri Bakanı… Yani Başbakan Yardımcısı ve Başbakan vekili… Cumhurbaşkanlığına adaylığı konuşulan muhterem zat. Bu kadar unvanı bir arada taşıyan vekil seçilince elbette kendi memleketine bir günde aynı anda 101 fabrika açar. Bakanın eksik olan özelliği ne? feodalitenin hüküm sürdüğü aşireti YOK! Aynı günlerde şanlıurfa’da GAP’tan Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif şener ile Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de: “Avrupa’da Yaşayan Genç ışadamlarımızın 2. GAP Buluşması Forumu’na katıldılar… Form arası Kabap ve sade yağlı tatlı faslından sonra form tuttular mı bilemiyorum… Herhalde biraz kilo almışlardır… Gelmişken kebabın verdiği enerjiyi sel felaketinin olduğu yerleşim yerlerini ziyaret ederek harcayabilirlerdi… Harcamadılar. Boğazına düşkün kentimin boğaz yolunu gösteren bir pastane açtılar… Olsun, bizim vekillerimiz bakanları ve bakanlıkları aratmaz. Yakında felaketzedelerin zaruri ihtiyaçları temin edilir… GTV ancermanı Mustafa Çadırcı haber saatinde “aç insan manzaraları”nı dile getirdi. ıyi organize olmuş yardım kuruluşları birlikte kamu kuruluşları aç insanların ihtiyaçlarını giderir. Sonra da uzun vadeli önlemler alınır… Kredi ertelemesi destekleme vesaire… Ağaçlandırma çalışması başlar… Eski dere yataklarındaki yerleşim yerleri değiştirilir… Yıkılan köprüler yenilenir… Sel felaketinin izinden eser kalmaz… ……………Olur değil mi? Bekleyip göreceğiz… ****** Kadına vuran vurana! Kafam karmaş dolaş. Acaba diyorum; bende kadın döverek, pardon (kadınlardan özür dilerim) kadın süetine girmiş yaratığı döverek çapkınlığa başlasam mı(!)? Hadi be şapşal!!! Ajans dinlemek için seçtiğimiz TV kanalları kaç gündür Tatlıses’in üç kadını birden nasıl sıradan geçirerek dövdüğünü anlatıyor… Sözüm ona adı geçen üç sanatçı kadın da, kadına dönük TV programı hazırlayıp sunuyor… Hıncal Uluç köşesinde ulusal karikatüristimiz ve ‘Sabah gazetesi çizeri Semih Balcıoğlu’nun ölüm haberine yer ayırmayan Atv’yi yerden yere vuruyor. (Semih babayı bende severek takip ederdim) atv gibi bir televizyon, Ali Kırca gibi bir anchorman, 10 dakika boyu kadına şiddet uygulamanın reklamını yaptı.. Aman ne hoş olmuş Hülya’nın tüm kadınlarına şiddeti ile ün yapan türkücüden tokat yiyip iki saat ağlaması.. Bir canlı yayındaki Hülya Avşar’ın da alet olduğu talihsiz görüntüleri ana habere taşıyıp, kadına şiddeti, yani günümüzün en korkunç toplumsal sorununu, böyle reklamlar, hoşluklar, şakalar ve keyifler içinde, şirin, sempatik göstermek ne demek Ali Kırca?.. Bu ülkede adam gibi kadın derneği olsa, ertesi gün dünyayı başına yıkarlardı. Ama onlar da senin gibi gülerek izlemişler belli, güçlünün zayıfa attığı Osmanlı tokadının hikâyesini..Vurun kadına erkekler.. Vurun çekinmeden.. Bakın 20 yıl sonra ne hoş anı oluyor. Bu arada bölgem insanı töre gereği ırzına geçilen hamile genç kızları, erkek kardeşleri namus lekesini temizleme adına öldürtüyor. Namus lekesini çıkaran deterjanın adı belli: BAşLIK… Tabi katil kardeş kız kardeşini temizlerken kendi evliliği için gelecek olan başlık parasını hiç düşünmeden vuruyor(!) Başlık parasından kurtulmanın bir yolu da canlı ve cansız malların başkasına gitmesini önlemek için akraba evliliği ile kadın takası yapmak… Birde kan karşılığı berdel ve barış dölü elde etmek var… Kadın sorunlarının en çok yaşandığı bölgenin yetiştirdiği cesur yazarlardan biri olan Mehmet Kurtoğlu’da “Kadın Erkek” konusuna kendi penceresinden bakmış. Diyor ki; “Erkeğin bu özelliğini bilen kadın, erkeğini hemcinslerinden kıskanır. Buna rağmen erkeğin kadını aldatması yine kendi cinsinden olan kadınlarladır.” Ne yani şimdi kadını kendi cinsiyle aldatan erkek yok mu? ıstisna mı? Yok ya!!! Sn.Kurtoğlu cinsel bir ayine dönüştürdüğü, sosyolojik ve dini termolojiden beslenen kelimelerle dolu yazısını tahlil edecek donanıma sahip değilim… Branşıma da girmez. Arkadaşım kalın kafama versin, meselâ alıntı yaptığı şu bölümü anlamadım: Evli adamın bir rekât namazı bekâr adamın kıldığı yüz rekâte bedeldir” Başka bir bölümde de “Gerçekten cinsel problemlerini halletmemiş Müslüman gerçek bir mümin olamaz.” şöyle bir hesap yaptım… Bekârken kılamadığımız namazların açığını kapatmaya kalksak, cinsel sorunu gidermeye zaman bulamayız. Yok! Bir ömür değil, iki ömür yetmez. Dostum Kurtoğlu “Fetiş” “Cariye” kelimelerine açıklık getirdikten sonra da; çok eşliliği benimseyen alıntılar da bulunmuş. Birde Peygamber efendimizin “bin cariyesi olduğu rivayeti”ni vurgulamış… Cariye konusuna günümüzde nasıl işlerlik kazanacağına açıklık getirmemiş(!) Ha! Metres mi?.. Yok, iş çok maliyetli. Kendi düşüncelerimi şöyle anlatayım:……Kapitalizmden neo-liberalizme, Modernist konjonktürden post-modernist paradigmaya cinsiyet ideolojileri…………(!) Hadi oradan! Halkın anladığı dilden konuş! Tamam, olur anlatayım: Sabahları evimin balkon takasına bir çift ‘kit’ (güvercin) konar, şükrü Algın hocamın meşhur şiirindeki gibi; erkek kuş dişiye kur yaparak öter… Kuşçuluğum vardır; bilirim, güvercinler tek eşlidirler… Erkek diğer dişilere kur yapar, dişinin eşi varsa, eğer yuvasını kurmaktan ve soyunu yürütmekten başka bir şey düşünmez. Doğa severler bilir, köpek, kedigiller, koyun, horoz gibi hayvanlar çok eşli yaşar… Hatta Darvin’in maymunları bile çok eşlidir. Bir örümcek türü olan tarantula dişisi çiftleştikten sonra erkeğini öldürür! Yaradan tek ve çok eşliliği benimseyen cinsler yaratmıştır… ınsanoğluna tercih hakkı vermiştir. ısteyen Kuşları örnek alır, isteyen de koyunu…