Sabri Dişli
28 Eylül 2006
Bugünlerde Caddelerimiz dumtissi-dom tist gençliğine emanet… Arabaların camları kalın renkli ve bantlarla izole edildiği halde ayrıca perde takılmış. Araba farları yüksek sesli bas müziğe ayarlı. Yanıp sönüyor, sinyal gibi ama nereye döneceği belli değil. “NEOMA BıZı DıSKOYA GÖTÜR!” demeye gerek yok! Çıkın Emniyet caddesine, dakika başı bu tür seyyar disko arabalardan birine rastlarsınız. Efendim, gürültü kontrol yönetmenliği varmış(!) Yok efendim arabanın görüş açısını kapatacak kadar renkli cam takılmazmış (!) Kimsenin taktığı yok. ılle meskûn mahalde zoraki müzik dinletilecek. Müzik dediği de; camları titreten, oturduğun koltuğu yerinden hoplatan cinsten. Davulun en yüksekten ‘bas’ sesi… Wolkmen denilen müzik cihazı da aynı sesi veriyor. Kimseyi rahatsız etmeden tak kulaklığı dinle. Ha! ılla da vurduğunda zıplatsın diyorsan; o zaman volkmen kulaklığının birini kulağına diğerini… Çözüm ne? “Al kalemi kes cezanı” demek kolay! Renkli cam ve yüksek sesle müziğin ceza bedeli, neredeyse düşük model araba fiyatı kadar. Yani görevli; araç sürücüsüne, “altındaki araba gitti aslanım” derse(!) “dom tistçı” genç düelloya davet edebilir. Bu şartlarda, sesten rahatsız olanlar gümbürtüden zevk almaya baksın… Gümbürtü dedim de, sahur davulcum geldi, aklıma… Her yıl olduğu gibi bu ramazanda da resimli kartını getirdi. Karta “Taklitlerinden sakının”(!) uyarısını yine unutmamış. Davulcuma, Sahura sabah saat 04.00’de kalktığımı, kendisinin bir buçuk saat önce geldiğini söyledim… “Abey herkesin istediği saate gelemem ki” dedi. “Uyandırma özelliği olan çok sayıda elektronik cihaza rağmen davulcunun keyfine göre uyanmak istemiyorum” diyecektim ki; aklıma seyyar disko arabalar geldi. Davulcumla mukayese ettim: Bir kere Disko arabaları aynı yoldan defalarca geçiyor ve sayıları çok fazla. Davulcuma daha samimî bakmaya çalıştım. Kartvizitteki resme baktım, özlediğimi fark ettim. Biraz yaşlanmıştı… Asırlardır ülkemin vatandaşlarını uyandırmak, “duyduk duymadık demeyin” nidalar ile davul kullanılmış. Davul vazgeçilmezimiz. Zaman, mekân, sebep kişi önemli değil. Önemli olan, huzur ve uyanma özgürlüğünü sahiplenme. Davulun tokmağını, başkasına kaptırmama… Uyumak için ne disko müziğinin ninnisi, ne de uyandırılmak için davul sesi… Sivrisineğin sazı yetmeli… ****** “ıki koyun için dövüşürler yüz koyun kesip barışlar” ıki koyun için çıkan kavga da 11 kişi yaralanmış. Üst düzey bir bürokrat diyor ki; “ıki koyun için dövüşürler yüz koyun kesip barışlar” Demek siz köylümüzü o kadar geri kalmış biliyorsun ha! Vah bürokratım vah! ıki koyun için dövüşürler, 10-15 koyun keserler… Pilavların üzerine bol bol kelle dizerler… Barış töreninin arife gününde kasap pazarında kelle bulamaz-sınız. Kellenin Paye olarak sayılacağını çok iyi bilirler… **** şANLIURFA’DAN GEMı GELDı, GEÇTı… Önü kapanmış şoför kornaya basıyor… Meğer gemi değil otobüsmüş… Otobüsün üzerinde hangi kurumun adı yazıyordu biliyor musunuz? T.C.Adalet Bakanlığı… şimdi siz dönüp halk otobüslerine ‘havalı korna yasak” diye bilir misin?