Necla Cevheri Saatçi
14 Nisan 2010
İnsanoğlu yaratılmışların en mükemmeli olduğunu herkes bilir ve kabullenir. İnsan düşünebilen, düşündüklerini uygulayan ve ifade edebilen tek canlı varlıktır.
Konuşmak bizim için verilmiş olağan üstü bir nimet ve yetenektir.Konuşma sayesinde isteklerimizi, duygu ve düşüncelerimizi rahatlıkla ifade edebilmekteyiz. İletişim sağlamamızın en etkili, kolay ve doğru yolu konuşmaktan geçmektedir. Konuşurken insanlarla karşı karşıyasınızdır ve kelimelerin gücüne, hareketlerinizi, mimiklerinizi ve gözleriniz ile de duygularınızı eklemiş olursunuz. Böylece iletişim hemen hemen mükemmele ulaşır.
Konuşma duygu ve düşüncelerin bir ifadesi şeklidir. Konuşurken kelimeleri kullanırız. Bazen duygularımızı ifade etmek için çok keskin kelimeler kullanırız. Bu keskin ifadeler ağzımızdan bir defa çıktımı geriye dönüş yolunu malsef ki bilmezler. Çünkü söz söylenene kadar bizim esirimiz söylendikten sonra ise biz onun esiri oluruz.
Günlük hayatta ve günlük hayatın bir bakıma bir yansıması olan televizyon da sık sık bu keskin ifadelere rastlamaktayız. Bunlardan bir tanesi de lanet olsun söz dizesidir. Lanet olsun demek çok ağır bir ifadedir. Bir insanın başka bir insana, canlıya veya eşyaya lanet okumaya hakkı yoktur.
Ya hepimiz bu iki kelimenin ne anlam ifade ettiğini tam anlamıyla bilmiyoruz veya gerçekten çok bilinçsiz bir şekilde konuşuyoruz. Bu iki sözcük hiçbir insanın ağzına yakışmamakta ve hiç kimsede bunu hak etmemektedir.
Belki ebeveyn, belki öğretmen, belki de işveren olabiliriz. Muhakkak çevremizde bizi kendine örnek alan insanlar bulunmakta. Onlar bizi örnek alırken bizim lanet olsun dememiz ne kadar uygunluk arz eder. Biraz düşünmeli ve kelimeleri hoyratça sarf etmemeliyiz.
Bu dünya da hiç .kimse lanetlenmemelidir. Lanetin altından ne lanetlenen kişi nede çevresi kalkabilir.
Ağzımızdan hep güzelliklere vesile olacak kelimelerle kurulmuş cümleler çıkması dileğiyle