Konuk Yazar
7 Nisan 2010
İyilik Allah rızası içindir
Urfa bir zamanlar küçük bir şehirdi, herkes birbirini tanırdı. Sıra gecesinde mahalli konular konuşulurken şehre, mahalleye öğretmen, asker, memur gibi Urfa dışından yeni gelen kimselerin bir şeye ihtiyaçlarının olup olmadığının araştırılması kararlaştırılır; kab-kacak, halı, kilim, yatak, masa ve sandalye gibi. ihtiyaç duyulan eşyalar temin edilirek yeni komşuya hediye edilirdi. Daima iyi komşulukta bulunmayı, komşunun hata ve cahilliğine sabretmeyi, onların iyiliklerini istemeyi; herkese iyilik yapmayı; iyiliğin Allah için yapıldığını, yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamayı öğrenirdik.
Sıra gecesi bazan bir erenler meclisine dönerdi. Özellikle din alanında sohbet konuları bazan o kadar ciddiyete bürünürdü ki kitaplara baş vurulur, bir sonraki sıraya ilim irfan sahibi bir bilen davet edilir, herkes büyük bir saygı içinde o şahsiyeti dinlerdi. Âlimlerle dost olup daima dostlara danışmayı yerleştirirdik zihnimize.
İş hayatında dürüst olmayı, ayıp ve kusurlu değil, temiz ve sağlam mal satmayı, ölçüde ve tartıda yanlışlıktan kaçınmanın gerektiğini öğrendiğimiz esnaftan misafirlerimizin açtığı mesleki sohbetler olurdu. Buradan aynı zamanda saygılı, kibar, tatlı dilli olmayı; aza kanaat, çoğa şükretmeyi öğrenirdik.
Orta yaş veya altında olan arkadaşların sıra gecelerinde tolaka, fincan yüzik, çan çekiç gibi heyecan verici oyunlar oynanırdı. Bazen cezası, topluca ziyafet olan bu tür oyunların dışında hele parayla ilişkili kumar türünden oyunlar sıra gecelerinde kesinlikle yer almazdı.
Engin ol gönül engin ol
Alçak gönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak; ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak; ayıp ve kusurları örtmek, hataları yüze vurmamak; dost ve arkadaşlara karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olma derslerini çıkarırdık sıra gecelerinden. “İyi terbiye, uygun davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet demek olan edep, hiçbir hırsızın insandan çalamadığı güzel bir ziynettir.” derler. Gençler bu ziynete sıra gecelerinde sahip olunurdu.
Sıra gecesi görgüsü alan öğrenci gençler, dinimizde öğretmen/hoca hakkının, ana baba hakkından önce geldiğini bilerek, okulda çok kıymetli bir varlık olan öğretmenlerinin sözlerini dikkatle dinlemeyi, ders içinde ve dışında öğretmenle konuşmada saygılı hareket etmeyi; kendi aralarında birbirlerine saygılı davranmayı, özürlü kimsenin kusurlarıyla alay etmemeyi, küçük görmemeyi, ortak kullanılan ders araçlarını tahrip etmemeyi huy edinirlerdi.
Urfada çocuklar zengin olsun fakir olsun, ilkokul öncesi, Kur’an okumayı öğrenmek üzere mutlaka bir hocanın yanına verilirdi. Bu yolla çocuklar çok küçük yaşlarda güzel ses ve ilahi nağmelerle tanışır; toplum kurallarını ve geleneksel hayatın özelliklerini kavrarlardı.
Bu sebeple gençler, hatta çocuklar, yaşlarından beklenenin üstünde bir olgunluk gösterirlerdi. Bunda sıra gecelerinde anlatılan olay ve temsili hikâyelerin de büyük etkisi vardı. Düğün, cenaze ve bayramda daha hassas, nazik ve kibar olmayı, yere ve zamana göre uygun tavır takınmayı; cenazede, cenaze sahiplerinin üzüntüsünü paylaşmayı, teselli edici söz ve davranışlarda bulunmayı, taziyede bir fatiha okumayı kendilerinden beklenmeyen bir olgunlukla yerine getirirlerdi.
Düğün ve bayramlarda her zamankinden daha fazla güler yüzlü, nazik ve ikram edici olmak, küçüklere ve büyüklere uygun hediyeler vererek, onların gönüllerini ve dualarını almak gbi davranışlar sıra gecelerinden öğrendiklerimizdendi.
Sıra gecelerinde gözetilen önemli hususlardan biri de komşu hakkıdır. Komşuların rahatsız olmamalarına özen gösterilir, gürültü yapılmaz, müzik icra edilecekse geç saatlere kalmadan, uygun seviyede bir sesle icra edilirdi. Gerçi Urfalılar komşuda yapılan müziği de büyük bir zevk ve heyecanla takib ederlerdi. Hatta söylenebileceğini umut ettikleri eseri dinlemeden uykuya gitmeyen Urfalılar bilirim. Urfa’da yazın eskiden genellikle damlarda yatılırdı. Anlatırlar: Gece geç vakit, belki de seher vakti, sokaktan geçen bir sevdalı, yanık bir sesle bir hoyrat (uzunhava) okur. Bu etkileyicı ses karşısında uykudan uyanan Urfalı, hoyratın birinci dörtlüğünü büyük bir zevkle dinler ve devamını bekler. Çünkü hoyratlar daima bir çift dörtlük halinde okunurlardı. Hayli süre geçmesine karşılık hoyratın devamı gelmeyince, damdaki Urfalı sokaktaki sevdalıya: “Be mübarek adam hoyratın çiftini de oku da yatalım artık” diye seslenir.
Her karşılaşıldığında selamlaşma, hal hatır soruşma, birbirlerinin isteklerini imkan ölçüsünde yerine getirme, komşu kadın ve çocuklarına ayrı bir itina, hürmet ve şefkat gösterme sıra gecelerinin bizlere öğrettiği görgü kurallarıydı.
(Sürecek)