K. Eren Akalın
30 Mart 2010
Çocuk akıllarıyla bir anlam verememişlerdi evdeki kalabalığa,
Henüz 4 yaşındaydılar.
Kapı zili durmaksızın çalıyor, her gelen ilk olarak onlara sarılıyor, sarılıp öptükten sonra da onlarla bir daha hiç ilgilenmiyordu.
Hele teyzeleri,
Onu hiç böyle ağlarken görmemişlerdi. Yüzünde tebessümün bir an dahi eksik olmadığı teyzeleri bile, son takatine kadar ağlamaktan onlarla ilgilenmiyordu..
* * *
Evlerine misafir gelen çocuklar sağa-sola koşarken onları göstererek “bunların anaları ölmüş” diye bağırıyorlardı.
Sahi…
Anaları kaç gündür neredeydi?
* * *
Dayanamayıp akşam babalarına sordular analarını.
Çok özlemişlerdi artık.
Öğlen namazında ruhunu karısıyla birlikte toprağa gömen acılı baba, titreyen kısık sesiyle “anneniz öldü çocuklar” dedi.
“Niye ?” diye sordu Duygu.
“Herkes günün birinde ölür kızım ” diye yanıtladı babaları.
Anlam verememişlerdi ama bir terslik olduğunu anlamışlardı.
Kerem babasının yanından kalkıp teyzesinin yanına gitti ve ona usulca sarıldı; “ Annem Ölmüş Teyze, Bana Sen Bisiklet Alır mısın ? “
* * *
Tam 11 yıl beklemişti Ayşe Abla ikizleri Kerem’le Duygu’ya kavuşmak için,
11 yılın hasretini 4 yıla sığdırabildi mi bilinmez ama (!) yaşadığı süre boyunca bir saniye dahi hiç ayrılmadılar,
* * *
Cuma günü bilgisayarımı açıp, karşımda Ayşe Abla’yı gördüğümde tutamadım gözyaşlarımı;
”3 Cana Hayat Verdi” diyordu urfahizmet.com’daki haber;
Organları bağışlanmıştı ve “Hataylı Barış, Kahramanmaraşlı Ahmet Seha ile Ceylanpınarlı Dele, Ayşe Abla’nın bağışlanan organlarıyla yeniden hayata dönmüştü.
“Nur içinde yat” dedim ağıdın ağırlaştırdığı sesimle,
“Gözün arkada kalmasın, aldığın dualar Kerem’e de Duygu’ya da bir ömür yeter ! “