Çiğdem Köksal Schmidt
12 Şubat 2010
Geçtiğimiz Kasım ayında Urfa’ dan, Göbekli Tepe ekibi ile birlikte ayrılırken havaalanında bir afiş gördüm. Afiş çok büyük basılmamıştı, alanın heryerine dağıtılmamıştı fakat yine de göze çarpıyordu. Bagaj teslimi sırasında, ilk olarak ‘aa Galata Kulesi’ diyerek göz attığım afişe yaklaştığımda, Galata Kulesi yanında Urfa Ulu Camii Saat Kulesini de farkedince biraz daha ilgim arttı küçük görsele karşı.
Bahsettiğim afiş, Türk Hava Yollarının uçtuğu noktalardan seçilmiş, dış görünüş itibarı ile birbirini çağrıştıran mimari yapıların görüntülerinin kullanılması ile yapılmış bir reklam serisinin parçası idi. Mimari yapıların görüntüleri üst-alt karşılıklı konumlarda sayfaya yerleştirilmiş yansıma etkili bir sayfa düzenlemesi oluşturulmuştu. Buna göre, THY İstanbul-Urfa uçuşunun reklam afişinde, İstanbul Galata Kulesi ve Urfa Ulu Camii Saat Kulesi görüntüleri kullanılmış, diğer başka bir afişte İstanbul Galata Kulesi ve İsveç Stockholm’ den benzer bir mimari eserin görüntelerine yer verilmişti.
Afişin Urfa versiyonunun beni bu kadar ilgilendirmesinin, dikkatimi çekmesinin ve beni üzerinde kısa bir yazı kaleme alacak kadar meşgul etmesinin nedenleri var. Bunlardan birisi Galata Kulesi ve Urfa Ulu Camii Saat Kulesinin görüntülerini aklında sürekli çakıştıran tek insan olmadığımı farkettiğim için sevinmem idi.
Bir diğer neden Urfa’ da bulunduğum süre içersinde sık sık önünden geçtiğim ve hem çevresini hem kendisini çok beğendiğim kulenin nihayet şehrin profilinde biraz öne çıkmasına çok sevinmem idi.
1995 yılından beri düzenli olarak Urfa’ ya geliyorum ve birkaç ay burada yaşıyor ve çalışıyorum. İlk olarak Kazane Höyük, Titriş Höyük, Hacınebi Höyük kazılarına ekip üyesi arkeolog olarak katıldığım dönemlerde gelmiştim Urfa’ ya. Kazane Höyük kazısında çalışırken tüm kazı ekibi Bıçakçı Mahallesinde Osman Çiftbudak evinde konaklamıştık. Bu dönemde ilk defa Bıçakçı Mahallesini ana caddeye bağlayan kestirme yol olarak Ulu camiinin avlusundan geçmeyi öğrenmiştim. Aynı yıllarda birlikte çalışmaya başladığım Göbekli Tepe kazı ekibinin evi de Osman Çiftbudak evinin yakınında bir sokakta bulunuyor. GT kazı ekibi halen Urfa’ da bulunduğunda bu eski taş evde konaklıyor.
Eğer ekip olarak şehirde isek, evden çıkıp şehir merkezinde bir mevkiiye ulaşmak istediğimizde, Ulu Camii avlusundan geçen, kestirme olarak algıladığımız güzergahı kullanıp ana caddeze çıkarız genellikle. Yıldız Meydanı, Oniki Eylül caddesi tarafında bulunan kapıdan Ulu Camii avlusuna girmeden önce, binlerce renkte çorabın ve türlü çeşit giyecek malzemesinin satıldığı pazardan geçeriz. Bu köşe, hem bu pazar nedeniyle, hem çok sayıda olup yaya olarak hareket eden pazar müşterisi nedeniyle, hem de yayalardan kalan arta kalan alanda ilerlemeye çalışan motorlu araçlar nedeniyle oldukça hareketli, oldukça çok seslidir. Buradan Ulu Camii avlusuna girdiğinizde birden gizli bir bahçeye girmiş gibi hissedersiniz kendinizi. Birden yanıbaşınızdaki pazarın kalabalığı, karşı kapının çıkışındaki ana caddenin gürültüsü kaybolur. Avluda bulunan Saat Kulesinin etrafında yeşil bitkiler bakımlı bir görüntü verir. Eski mezarlık bir köşede sessiz durur. Etrafta küçük masalar gibi duran sütun başlarının arasından güney kapısından çıkıp, ara sokaktan ilerleyip ana caddede yolumuza devam ederken arkada bıraktığımız bu sessiz köşenin aslında Urfa’ ya gelen ziyaretçiler için ne kadar çekici bir ziyaret noktası olabileceğini düşünmüşümdür hep.
Biraz ayakta rüya görmek gibi olacak ama; gelin, küçük bir turizm projesinin senaryosunu oluşturalım, hayal bu ya, Ulu camii Avlusu Saat Kulesi bir ziyaret noktası olsun. Şehrin otellerinde THY afişlerinde olduğu gibi Ulu Camii Saat Kulesi afişleri ve broşürleri olsun. Bir de şehir haritaları lazım, siz şurdasınız, şu sokaklardan yürürseniz şu numaralı noktaya ulaşırsınız bigileri veren ve insanları bulundukları yabancı şehirde kendi başlarına hareket edebilecek mertebeye ulaştıran yürüyüş yolu haritalarından bahsediyorum. Tabii Saat Kulesinin ziyareti belli saatlere bağlanmalı ve ziyaret edecek gruplar için önceden randevular ayarlanmalı. Oteller bunları kendi müşterileri için yapsınlar, ama bunu koordine eden bir ana nokta olsun tabii. Günümüzde herşeyi elektronik ortamda halleden bir düzende yaşıyoruz buna çabuk bir çözüm bulmak zor olmaz sanırım.
Urfa şehir içinde, ziyaret noktalarından oluşturduğumuz bir yürüyüş güzergahının parçası olsun Ulu Camii Saat Kulesi ziyareti. Buradan çıkanlar yürüyerek kendi yollarını ellerindeki Urfa haritasından kendileri bularak diğer noktaya mesela Reji Kilisesine ulaşabilsinler.
Tabii bu arada kulenin merdivenleri sağlam olsun, yukarıdaki platform kaç kişiye aynı anda şehrin yukardan görüntüsünü sunar ona göre tırmanış programı oluşturulsun. Kuledeki saat çalışıyor mu bilmiyorum ama zaten biz saat değil ortam, manzara ve bilgi sunacağız. Kulenin altında kısa metinli bilgi panosunda gerekli bigileri verebiliriz. Kuleye tırmanmayanları ya da sıralarını bekleyenleri avludaki güneş saati ile ilgili bilgilendirir ve meşgul edebiliriz. Avlu kapılarından birinde ikincil mimari malzeme olarak kullanılmış, Babil kralı Nabonid’ e ait bir yazıt yıllar önce Arkeoloji Müzesine götürülmüştü. Bunun daha önce bulunduğu yere, buluntu durumunu gösteren bir fotoğrafın da yer aldığı bir pano yerleştirip ziyaretçilerin daha sonra uğrayacakları Arkeoloji Müzesi’ ndeki bir eserle bağlantı kurmalarını sağlayıp onlara küçük bir araştırma ve öğrenme hissi ve zevki verebilir, müzede bulunan bir esere de hareketlilik katabiliriz. Urfa’ ya gelen ziyaretçilerin hemen hepsi kültür-tarih gezgini olduğuna göre, alabildikleri her türlü sıradışı bilgi için sevineceklerdir.
Avlunun bir kenarında bulunan mezarlıkla ilgili de kısa bilgiler verebiliriz. Yabancıların dikkatini çeken bir konu neden bazı mezar taşlarının yeşil olduğu örneğin. Göbekli Tepe kazı ekibine daha önceki yıllarda katılan üyelerden en az birkaç tanesini Ulu Camii avlusunda oturup saat kulesinin karakalem ya da suluboya resmini yaparken gördüm. Belki gelen ziyaretçilerden de bunu yapmak isteyenler olabilir. Onların kullanabileceği açılır kapanır tabureler ya da her görenin bayıldığı kürsüler bulundurulabilir yakında. Ya da Urfalı sanatçılar daha önce çalıştıkları kule manzaralarını burada bir köşede satışa sunabilirler. Tabii bir de bu tip mekanların ve gezilerin kaçınılmazı eserlerin minyatürleri de yapılacaktır. Yani minik Ulu Camii Saat Kuleleri. Tüm bunları yaparken Ulu Camii’ nin asıl ziyaretçilerini rahatsız etmeyecek bir program oluşturulabilir, avluya girerken görülecek şekilde yerleştirilmiş kısa bir uyarı ile yapılmaması gerekenler hatırlatılabilir.
Biraz idealleştirerek anlattığımın farkındayım bu senaryoyu, ne diyelim keşke gerçek olsa……