Bülent Okutan
11 Ağustos 2009
AB’ye uyum sürecinde en önemli adımı attık! Artık öyle ulu orta sigara içmek, yerlere izmarit atmak yok. Yunanistan ile hava sahamızın alanı tartışıladursun, bundan böyle kendimize ait bir dumansız hava sahamız bile olacak. Nerede? Türkiye’de… Ama alanın genişliği muamma. Daha doğrusu ölçütü. Mesela şemsiyenin altında bu mereti içemeyeceksiniz. Çünkü üstü kapalı. Gerekçe şu; duman dağılmayabilir, yağmurdan, ya da güneşten etkilenen ikinci bir kişi o şemsiyenin altına girmek isterse, dumandan etkilenip zarar görebilir. Nerede? Türkiye’de dedik ya… Hani o hala bazı bölgelerinde tezekle ısınılan, caddelerinde LPG’li araçların, egsozlarından en ağır kimyasal atığı püskürttüğü ülkede. Sadece içmek mi yasak? Cık. Yerlere izmaritte atamayacaksınız. Cezası 25 kaat. O Nerede? Hani o iktidardan olmayan belediyelerin İller Bankasından ödenek alamadığı, ve bu nedenle temizleyemediği caddelere sahip ülkede. İnsanların okuyan çocuklarına 20 kaatlık yardım dağıtıldığı için sabah sekizden akşam beşe kadar önünde birbirini çiğnediği devlet bankalarının olduğu ülkede. Yirmi lirayı aldınız bankadan, o keyifle eve giderken bi cigara tüttürüp ardından da izmariti yere attıysanız ve birde enselendiyseniz gitti devlet yardımı. Üstüne beş lira borçta cabası. Hal böyleyken; Yasakta başladı, yasağı çiğnemek için beyin cimnastikleri de. Gittiğiniz içkili bir restaurantta bundan böyle kül tablaları yok. Kül vazoları var. İçi yarıya kadar su dolu. Yurdum insanı işte. Çözümü hemen buluvermiş. Bu ülkede potansiyel suçlu çok azdı ya, yenileri de eklendi vesile ile . Tiryaki olarak siz artık potansiyel suçlusunuz. Ezik büzüksünüz. Oturdunuz masaya. İşletme sahibi sizi tanıyorsa, hemen bir vazo geliyor önünüze, ortası genişçe, içi su dolu. Ardından şef garsonun yönlendirmesi; –Ağbi sen yabancı değilsin. İç. Ama kapıdan girenlere dikkat et. Gözün hem kapıda, hem bizde olsun. Baktın yabancı birileri girdi. Ben alt dudağımı ısırırsam, napıyosun? Sigarayı hemen vazonun ortasında ki sulu bölüme sallıyosun. Sen 62 kaat cezadan, biz daha büyüğünden sıyırıyoz, anladın mı? Ama içmiyim diyosan, patlıcanda da nikotin var. Sana bol patlıcanlı bir iki meze hazırlatayım. Vücut nikotinsiz kalmasın. Olur mu? Olur, Anladım! Neyi anladın? Sigara ve tedbiri de; Patlıcan nerden girdi mevzuya onu anlamadım? Ne girmiş mevzuya? Patlıcan… Niye? İhtiyaçtan işte!.. Haydaaa… Yav zaten bu ülkede insanlar o zıkkımı streslerini azaltmak için içiyorlar, o stresi ikiye katlamanın alemi ne? Alemi malemi yok, AB’ye girecez, sizde katlanacaksınız, öyle icap ediyor. Gerekirse sabah akşam patlıcan yenip, nikotin ihtiyacı giderilecek ve paşa paşa AB’ye girilecek. O kadar. E bize uyar mı bu? Uymaz tabi. Ama AB’ye girilecekse uyulmasına çalışılacak. Yav neyi nereye uyduruyosunuz, şimdiden lokanta sahipleri mekanında içenleri bıçaklayıp, bazı mekanlarda da dayılanıp içenler ise ‘yassah’ diyen garsonları kurşuna dizmeye başladı. Milletin birbirine ajan gibi şüpheyle bakması da cabası. Düşünsenize bir dost grubu oturmuş kahvede pişti oynuyo. Pat iki kişi geldi, günlük traşlı, kravatlı, koltuklarının altında da makbuza benzer bir şeyler. Masada muhabbet şu; –Aha geldiler. Bunlar kesin Tütün Kurulu. Kimse cıgara yakmasın. Biri içer miçerse hepimiz yandık. Ardından üst araması falan yaparlar. Hepimizin cebinde paket var. Bulup, cezayı toptan yazarlar valla. İçilen esrar ya!.. Korkunun başa bela olduğu, pirenin deve yapıldığı bir ülke de erken gelen bu yasağı hala anlayabilmiş değilim ben. Bu yasak bana göre AB’ye uyum sürecinde en son uygulamalardan biri olmalıydı. O AB ülkelerinde hala 80’li yıllarda çevrilmiş filmleri bile, artislerin sigaralı parmakları flu, sansürlenmiş olarak izliyoruz. Ve o ülkeler refahı, çağdaşlığı, bilimselliği yeni yakalamışlardı o günlerde. Buna rağmen yasak masak yoktu belli ki. Çünkü sigara bir efkar timsaliydi ve yeni yeni düze çıkılan o diyarlarda belli ki efkar dağıtılıyordu sevinçten. Oysa biz hala, her güne, artan yepyeni efkarlarla uyanıyoruz. Terör, açlık, yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik, rejim tartışmaları vs. yüzünden. Bırakın kapalı mekanları, oralarda tüttürmeyi, ufkumuz zaten hepten kapalı ve yarını karanlık,puslu, dumanlı, sabahlarda, gözümüzü açar açmaz, daha yatakta aç karnına içilen sigaralarla merhaba diyoruz. Nerede mi? Yasakları, çiğnenmek için konmuş kurallar zinciri olarak görenlerin, çoğunlukta olduğu bir ülkede. Ama erken değil diyorsanız, o zaman belki sigarayı bırakıp, AB’ye gireriz. Elimizde Patlıcan musakka dolu tabaklarla. Ha bunu nasıl mı izah ederiz? Onu bilemem. Benim kafam o kadar siyasete basmaz. O durumu büyüklerimiz anlatır artık. ‘Van minut deyip söze başlayarak!… Yerler mi, yemezler mi o şimdilik belli değil. İşte o biraz dumanlı!…