İbrahim Halil Okuyan
18 Mayıs 2009
29 Mart 2009 yerel seçimlerinden sonra tüm siyasi partilerin seçim sonuçları üzerinde kendi özeleştirilerini yapacaklarını beklemiştik.
Yaptılar da sonuç olarak tüm siyasi partiler, bir şekilde seçimden başarılı çıktıklarını ifade ettiler.
O halde kaybeden olarak halk ve demokrasi gösterilebilir.
Seçim sonucundan ders alınmasa, tabii ki kayıp eden demokrasidir.
Hizmet Gazetesinde, 31.Mart.2009 tarihinde yayınlanan “ŞİMDİ SIRA BİZDE” yazımız da:
…Başbakan, yaptığı konuşmada ; “ Emaneti taşımak emin olmayı, dolayısıyla vakur olmayı gerektirir. Bizim sevincimiz başkasının üzüntüsü olamaz. Biz AKP olarak, ne merkezi yönetimde ne yerel yönetimde hiçbir zaman bize oy verenlerle bize oy vermeyenler arasında bir ayrım yapmadık, yapmayacağız, Mesajı aldım gereğini yapacağım, Seçimi kazanan tüm belediye başkanlarına şunu ifade ediyorum,hepinize eşit mesafedeyiz, hepinizi kendi partimizin belediye başkanları gibi görüyoruz ,Sandıktan çıkarak belediye başkanlığı koltuğuna oturacak tüm arkadaşlarıma tavsiyem bu kucaklayıcı tavrı sergilemeli ve adaletli bir şekilde şehirlerine hizmet etmelidir ”.dediğine işaret etmiştik.
AKP’nin tekrar halkın teveccühünü kazanması hepimizin dileği olmalıdır. Dünya büyük sıkıntılardan geçmektedir ve siyasi istikrara çok ihtiyacımız vardır. Demiştik.
Belediye Meclisinde yer alan AKP li hemşerilerimizin, iktidar Partisinin Belediye Meclisinde, muhalefet yapan temsilcisi olarak değil de, Sayın Başbakanın yukarıdaki yaklaşımına uygun olarak, mecliste maksimum konsensüs (fikir birliği, uzlaşma ) sağlamak çabası içinde olacaklarını umuyorum.
Demiştik, ama yanılmışız.
Basından izlediğimiz kadarıyla AKP li meclis üyesi hemşerilerimiz halkın yanında olacaklarına, siyasi kimliklerinden vazgeçmek niyetinde değildirler.
Halka yeni bir ders vermeyi amaçlamaktadırlar.
Belediye meclis çalışmalarının yerel televizyonlardan canlı yayınlanması gerçekleri ortaya koyacaktır.
Ben bu arkadaşların, Şanlıurfa için doğru kararlara muhalefet etmemelerini bekliyorum, hala ümitle
Doğrusu budur.
Demokrasilerden sayısal çoğunluk yeterli değildir.
Her zaman geniş bir konsessüs sağlama amaçlanmalıdır.
Mehmet Ali Kapaklının,12.5.2009 tarihli “Cevheri’den çarpıcı açıklamalar “ başlıklı yazısının bir bölümünde:
29 Mart’ta seçimi kaybettiniz. Moraliniz nasıldı?
-“Ben bomba gibiyim.
Kaybeden Milletvekilleri değil, kaybeden Şanlıurfa’dır.
Daha dün AKP’nin Merkez Karar Yürütme Kurulunda Genel Başkanımız ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Adana ve Şanlıurfa seçim sonuçlarını değerlendirirken Şanlıurfa’da Ahmet Eşref Fakıbaba’yı aday göstermemekle isabetli bir karar aldığını bizlere söyledi.
Yani Başkanımız Şanlıurfa’yı kaybetti diye üzülmüyor.
Aksine Fakıbaba’yı aday göstermemekle yerinde bir karar verdiğini söylüyor.” Denilmektedir.
Buna katılmıyorum.
İnanıyorum ki, Sayın Başbakan kaybedilen bir oya bile üzülür, canla başla koşuşturdu, insanüstü gayret gösterdi seçimde.
Yani, Sayın Başbakanın, Şanlıurfa milletvekillerine, Fakıbaba’nın aday gösterilmemesi için yaptıklarına teşekkür etmekte ve doğru karar verdiklerini, isabetli karar verdiklerini söylediğini, söylemektedirler.
“Kaybeden Milletvekilleri değil, kaybeden Şanlıurfa’dır”. Derseniz, ilk secimde halktan nasıl oy isteyeceksiniz. Haklı olduğunuzu göstermek için; Şanlıurfa’daki yatırımları ve Şanlıurfa Belediyesindeki çalışmalarımı engelleyeceksiniz.
Yanlış noktadasınız bence.
O zaman Sayın Başbakan başarılı bulduğu milletvekillerimizi neden yeni kabinede bakan olarak değerlendirmemiştir?
Bu konu milletvekillerimizi neden rahatsız etmiyor.
Bizi rahatsız ediyor.
Dokuz milletvekilimiz var, hatta aralarında daha önce bakanlık yapmış, Sayın Cenap Gürpınar bile var.
Başbakanın takdiri deyip olayı geçiştiremeyiz
Bakın, Türkiye’nin her yerinde, bu seçimde Şanlıurfa takdir edildi, merak edildi demokratik tavrı nedeniyle.
Fakıbaba’yı tanımayan yok Türkiye’de.
Bir tek milletvekillerimiz memnun olmadı Şanlıurfa halkından.
Tekrarlayayım:
AKP’nin tekrar halkın teveccühünü kazanması hepimizin dileğidir.
Dünya büyük sıkıntılardan geçmektedir ve siyasi istikrara çok ihtiyacımız vardır.
Bakın son olarak şunu söyleyeyim;
Bu topraklarda harcanan milyarca dolarlık, GAP yatırımı nedeniyle yükümüz ağırdır.
Tüm Türkiye’ye borçluyuz.
Halkımızın hakkını helal etmesi için; bu kısır konuları bir yana bırakıp, tarımıyla, sanayisiyle, kentsel görünümüyle, tarihi eserleriyle ve turizm değerleri ile örnek bir şehir yaratmalıyız.
Sonra, tarih hesap sorar bizden.
Herkes bu taşın altına elini sokmalıdır.
Güneşimiz var, suyumuz var, toprağımız var,11500 yıllık tarihimiz var unutmayalım.
Buyrun !
Kavgayı bir ağacın yapraklarına yazalım, sonbahar gelsin yapraklarla kurusun diye.
Öfkeyi bir bulutun üzerine yazalım, yağmur yağsın bulutla yok olsun diye.
Nefreti karlar üzerine yazalım, güneş açsın karlarla erisin diye.
Ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş bebeklerin yüreğine yazalım, onlarla büyüsün, dünyayı sarsın diye.
El birliği ile beyaz bir sayfa açalım yeni bir destan yazalım.